Önceki akşam "İhracatın Yıldızları" ödül töreni vardı. Geniş katılımlı, güzel bir program oldu. Protokolün de katılımı oldukça yoğundu.

Öncelikle ödül alan firmaları kutluyorum. Bu sene mobilya sektörü bir ilki yaşadı. İlk defa bir proje firması olan Leta ihracatta birinci oldu. Bu birincilik aynı zamanda İnegöl’ün geç kalmış olduğu bir alanı da tekrar göz önüne serdi, proje işleri. Türkiye’de son 20 yılda yapılan otel, kafe gibi hizmet sektörü geçtiğimiz 100 yıldan çok daha fazla büyüdü ve maalesef İnegöl mobilyası bu pastadan pay alamadı. Bu anlamda çok doğru zamanda bu sektöre yönelen ve bu alanda sadece Türkiye’nin değil bu bölgenin en önemli oyuncularından biri haline gelen Leta’yı kutluyorum.

Gecede konuşmacılar bolca İnegöl’ü övdüler. İnegöl mobilyacısını cesareti ve özverisinden ötürü takdir ettiler.

Mobilyacının dertlerini dile getirme işi Meclis başkanı Kenan Kender’e düştü. O da kibar bir üslupla dertleri ve beklentileri anlattı TOBB başkanına.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da konuşmasında İnegöl’ü, İnegöl mobilyacısını övdü ve üreticilerin dertlerini bakanlara ve cumhurbaşkanı yardımcısına anlattıklarını, bazı stratejiler geliştirmeye çalıştıklarını anlattı. Bunlar söyledikleriydi; Bir de konuşmanın bütününe baktığımızda söyleyemedikleri vardı. Söylemedikleri; “Biz hükümet yetkililerine üreticinin dertlerini anlatıyoruz, ama bizi duymuyorlar. Duysalar da bir şey yapmıyorlar ya da yapamıyorlar. Devletten bir şey beklemeyin. Piyasalar özellikle mobilya gibi dayanıklı tüketim sektörü için kısa vadede düzelmeyecek. Özetle yalnızsınız, ne yapacaksanız kendiniz yapacaksınız, destek yok.”

Evet, mobilyacı ne yapacaksa kendi yapacak. Kendi çabası ile bu dar boğazdan çıkacak.

Evet, Dünya’da resesyon var, bizde de kur düşüklüğü var. Yurt içinde enflasyonla mücadele edildiği, talebi kısarak enflasyon düşürülmeye çalışıldığı için işler kötü ve bir süre daha böyle devam edecek.

Yukarıda saydıklarımız mobilyacının elinde olan ya da kendisinin düzeltebileceği sorunlar değil.

Ama yapabileceği bir şey var. Bu kriz fırsata çevrilebilir; Güçleri birleştirmek, ortaklıklar kurmak, beraber çalışmak.

İnegöl mobilyacısı küçük ve orta ölçekli firmalardan oluşuyor. Her türlü maliyete firmalar tek başına katlanıyor. Genel giderlerimiz çok yüksek. Finansman yapımız zayıf. Fabrikalarımız atıl vaziyette. Bu durum sürdürülebilir değil.

Kötü, güçsüz ve zarar eden bir firmanın yüzde 100'üne sahip olmaktansa daha güçlü ve kar eden bir firmanın yüzde 10'una, yüzde 25'ine, yüzde 50'sine sahip olmak daha mantıklı.

Biz maalesef birlikte iş yapmayı sevmiyoruz. Küçük olsun benim olsun anlayışı hakim. Birlikte iş yapmak isteyen insanlarda nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.

Bu noktada İTSO, İMOS gibi kurumlar üyelerini buna yönlendirmeli, bu konuda danışmanlıklar verilmeli. Ortaklık kültürü, profesyonel yönetim bizim bildiğimiz konular değil. Bilmediğimiz için de korkuyoruz. Beceremiyoruz.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Onlarca, yüzlerce ortağı olan firmalar var. Biz burada 2-3 kişi ortakları sürdüremiyoruz.

Yatak odası, yemek odası üreten koltuk da üretmeye, koltuk üreten yatak odası üretmeye çalışıyor. Aynı şekilde sektör her şeyi kendi bünyesinde üretip gereksiz ve yönetilemez bir noktaya getiriyor. Hâlbuki bir sert grup üreten bir firma bir yumuşak grup üreticisi ile aynı zamanda bir sandalye üreticisi ve sehpa üreticisi ile bir birliktelik yapabilir.

Aynı ürünü üreten firmalar bir araya gelip genel giderlerini kısabilirler. Kira, pazarlama, fuar ve beyaz yaka maliyetlerini düşürebilirler. Finanslarını birleştirebilirler. Ama maalesef İnegöl’de yan yana iki fabrikanın yan yana iki bekçi kulübesi var. Onu bile teke düşüremiyoruz.

Şu anda içinden geçtiğimiz süreç bize birlikte olmayı birlikte hareket etmeyi dayatıyor. Ve yıllardır konuşulan bu konunun tam zamanı:

Ya birlikte olup bu zor zamanları aşarız, ya da tek tek yok oluruz.

Örnek: Saloni Grup.

Saloni Mobilya büyümesini tamamen ortaklıklar üzerinden gerçekleştiriyor. Grup bünyesinde koltuk, yatak odası, yemek odası, sandalye, sehpa, karyola ve metal üreten 7 şirket var. Bu şirketlerin tüzel kişilikleri ayrı. Her bir firma çok ortaklı, her firmada 3-6 ortak var. Her şirketin başında şirketi yöneten bir hissedar, genel müdür var. Koleksiyon ve marka yönetimi haricinde tüm şirketler bağımsız. Bu model 5 yıldır sorunsuz yürüyor. İş başlangıcında yapılan bir sözleşme ile haklar ve yükümlülükler belirlenmiş vaziyette. Şirket anayasası var herkes ona uymak durumunda.

Saloni, bu modelle 2 katı 3 katı daha büyüyebilir. Sorun yaşamadan…