Genç öğretmen okula yeni atanmıştı. Zihninde branşıyla alakalı birçok bilgi, yüreğinde insan sevgisi ile başladığı bu okulda önüne bırakılmış bir proje için kafa yoruyordu.

Büyük ve geniş çam ağaçlarının yanı başında inşa edilmiş okul, köyün biraz üst tarafında kalıyordu. Öğretmen masasına oturup başını camdan yana çevirince uçsuz bucaksız yamaçları seyredebiliyordu sılayı özleyen bakışlarıyla.

Dosyanın kapağında Deniz Feneri Derneği ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmış "İyilik Okulu" İşbirliği Protokolü yazıyordu. Kendisinden önce bu projeyi incelemiş müdür yardımcısı gerekli olan bilgilerin altını renkli kalemle çizmişti. Genç öğretmen projenin her satırını dikkatlice okudu. Okudukça yüreğinde sevinç tohumları patlıyordu.

Aslında öğretmenliği de bu sebepten seçmişti meslek diye. Tertemiz yüreklerde iyiliği harlatacak, onları hayatın kirlerinden pasından uzak tutmaya çalışacaktı. Bu amaçla seçtiği öğretmenlik mesleğinin faydasını görmek için bu derneği projesinden istifade edebilirdi.

Beyaz bir kağıt aldı, masasına geçti. Protokolde yazan şartları ve uygulama yöntemlerini gözden geçirdi bir kez daha. "İnsanların iyilik yapmaya, iyilik konuşmaya ne kadar çok ihtiyacı var" diye düşünmekten kendini alamadı.

İyilik Okulu Proje Yürütme Komisyonuna koordinatörlük ve danışmanlık yapabilecek gönüllü iki öğretmen, bazı getir-götür işleri takip edecek iki öğrenci, ekonomik noktalarda yardımcı olabilecek iki ögrenci velisinden oluşmasını öngörülüyordu.

Projenim beyin takımı oldukça sağlam olmalıydı. Yapacakları iyiliklerin insanlara faydasına, dünyada ve ahirette de kendi amel defterine yazılacak güzelliklere inananlardan olmalıydı.

Gösteriş için yardım yapan, şöhret için ve tanıyayım diye koşuşturan insanlar, iyilik takımınındaki işleri samimiyetle yürütemezlerdi. O yüzden maneviyatı güçlü, gayreti yüksek, ahiretin hesap verme yeri olduğunu bilen/inanan bir ekip olmalıydı.

Her ay için bir iyilik etkinliği tasarlamak gerekiyordu. Ne zaman, nerede, kiminle iyilik yapacaklarını, hangi yöntemle insanları teşvik edeceklerini tek tek not etti.

İyilik Okulu Projesini ele alırken "kim İslam'da bir iyi çığır açarsa, ona sevap yazıldığı gibi o yoldan gidecek herkese sevap yazılır...." hadis-i şerifini aklında tutuyordu. Ancak iyi insanlar iyilik yapabilirler, kötü insanlar da iyiliğin ne kadar değerli bir şey olduğunu kavratmak için, göstermek için fayda sağlayabilirler, diye düşünüyordu.

"İnsana hizmet, Hakk'a hizmettir" düsturuyla yetişmiş, bu terbiye çerçevesinde ahlakını biçimlendirilmiş biriydi genç öğretmen. Liseli yıllarında kendine rehberlik eden öğretmenlerinin emeğine, anne babasının güzel nasihatlerine aykırı davranamazdı. Namazlarına devam ettiği cami imamının hoş sohbetleri de gönül dünyasında biçimlenmesinde tesiri vardı.

Yıllar sonra şimdi fırsat eline geçmişti. Neler yapabileceğini tek tek not etti. Okulun bir köşesine "iyilik günlüğü defteri" koyacaktı. Oraya, iyilik yapanlar veya bir iyiliğe ait günlük olayları yazacaklardı. İyilikler denize atılıp sadece Yaratıcının bilgisine ısmarlanırken insanların da bilmesine ihtiyaç vardı. Burası ince bir yol idi ama yapılmalıydı.

"İyilik kumbarası" bu defterin hemen yanında durmalı belki gönülden bir şeyler kopanlar "az sadaka çok belayı def eder" deyip kumbaraya yardımda bulunabilirlerdi.

Sınıflarda "iyilik şiirleri" yazılmalı sahnelerde "iyilik konferansları, söyleşileri yapılmalı", "iyiliği konu alan tiyatro metinleri yazılmalı ya da senaryolar..." Hatta bu senaryolara bir de film çekilmeli. Belki de iyiliği fotoğraflayabiliriz düşüncesi ile "fotoğraf yarışması" düzenlenebilirdi. Fotoğraf çekilebiliyorsa karikatür de çizilebilirdi. İyiliğin karikatürleri.... Herkesin bir anda zihnine kazanabilecek, akılda kalıcı sloganlarda tespit edilebilirdi.

Genç öğretmen, yeni atandığı bu köyde iyilik meşalesi yakmak arzuluyordu. Köylü insanın gönül dünyasının güzelliği bu projede kendini gösterecekti, buna inancı tamdı. Yapacağı bu çalışma ile belki de ülke insanlarına ve diğer ülkelerin öğretmenlerine de örnek olabilirdi.