Yine dikkatimi çeken bir hatıra da Şeyh İbrahim Hoteni'nin. Türkistanlı, fakih, müfessir, muhaddis bir zat imiş. Kitaplara çok düşkün biri.

Evde yiyecek ekmek yok. Hanımı, akşam gelirken yemeklik malzeme getirmesini istemiş fakat hoca erzak alacağı parayla heba olmasına kıyamadığı kitapları alıp eve getirmiş.

"Hanım, nasip böyleymiş. Kader'e itiraz günahtır, deyince, kadın da " ya hu Allah hep kitap veriyor, bize erzak vermiyor, evde yağ kalmadı, un kalmadı, pirinç kalmadı" dermiş. Sonra da hanımını güçendirdiğini itiraf edermiş... Ne garip(!) insanlar gelip geçmiş.

Hatıralar 5'te Mehmet Akif'i anma programında yapılabilecek bir konuşma da ufak başlıklar altında değerlendirilmiş.

Üstat şiirlerini, aruz ölçüsü ile beyitler halinde yazmış çoğunlukla ve bunlar Türkiye'deki dergilerde yayınlanmış. Şiirlerinde uyanmakta olan Türk gençliğinin iman heyecanından, ruh dirilişinden bahsetmiş.

"Benim Şiir Dünyam" isimli bölümde kendi şiir dünyasını açıklamış. Şair kimdir, nasıl olmalıdır, şiir niçin yazılır konularına değinmiş.

Ey ömrünü bir gaye vakfeyleyen insan

Göğsündeki imana mazi bile hayran

Tebrik ediyor bak seni mabetler ezanlar

Ey hak yolcunun yolcusu kurban sana canlar...

Diye başlayıp İmam Hatip gençliğine yazdığı şiirleri ile meşhurdur. Şiirlerimi Ravza-ı Nebi'de yazdım diye not düşmüş.

Dikkatimi çeken bir nokta da son devrin büyük şairleri ve dilimiz hakkında açtığı bölümde Şeyh Galip, Ziya Paşa, Muallim Bey, Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Mehmet Akif, İbrahim Sabri ve Faruk Nafiz gibi şairlere yer vermiş birer ikişer paragraf.

"Şiirlerim" bölümünde şiirler ilk ve tam metinleri ile yayınlanmış. İslam'ın Nuru dergisinde 1951'de okuyucunun karşısına çıkan Üstat kendisini hisli ve duygulu bir şair olarak tanımlıyor.

Tabii şiirleri arka arkaya okuduğunuzda birbirine benzer satırlarmış gibi görünüyor. Evet, dediğimiz gibi en çok üslup ve ruh itibarıyla Mehmet Akif'e benziyor.

Şiirlerim'in ardından "Rubailerim ve Güftelerim" bölümü... Ondan sonra Doğan Güneş dergisinde çıkan şiirlerini toplamış. Bunlar biraz daha siyasi içerikli şiir olmuş.

Hatıralar 5'in son bölümde Üstadın gönderdiği mektuplar... Bunlardan Rıza Tevfik Bölükbaşı'na ve Ali Kemal Belviranlı'ya gönderdiği mektuplar ilgiyle okunabilir. Daha sonra Ali Ulvi Bey'e gelen mektuplar...

İbrahim Sabri Bey'den Mustafa Sabri Hoca'dan, Hattat Hamid Efendi'den, Nurettin Topçu'dan gelen mektup ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası Mehmet İhsan Efendi'den...

Çok heyecanlı bir dille anlatamadığımı/yazamadığımı hissediyorum. Zira kitabın 5. cildi bana ilk ciltlerinin heyecanını hissettirmedi.

Belki daha önceki bölümleri bildiğim içindir, belki de oradaki şahısları ve yakın tarihteki bazı yanlışlıkları öğrenme heyecanı vesilesiyle olabilir.

Bu cilt bir araştırma eseri gibi ya da kıyıda köşede kalmasın, bunlarda kayıt altına alınsın diye not edilmiş gibi duruyordu. Lakin her şeye rağmen hüzün ve gözyaşı satırların arasına saklanmıştı.