Emin Yıldız yazdı

Coğrafyası, insanın kaderidir, ömrünce.
Benim kaderim ise, Artvin, Şavşat, Küplüce

Tercih hakkımız yoktur, ana, baba vatanı.
Zaten tayin etmiştir kuluna, Yaratanı.

Kaderime aşığım, toprağıma sevdalı,
Bedenim seyyah olmuş, ruhum meftun kalmalı.

Rüyalarımız bile köydeki topraklarda
Ağaçlarda, dallarda, ve sarı yapraklarda.

Bir ağaç düşünün ki kök ve gövdesi  burda,
Dallarıysa uzanıp, yayılmış bin bir yurda.

İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara ve saire...
Köyümüzden uzanmış dallarız biz şehire.

Cismimiz gurbet elden beslenip canlanıyor,
Ruhumuzsa sıladan, manen gıdalanıyor.

Genlerimize geçmiş, toprğından suyundan.
Güzel haller kuşandık, asalet ve soyundan.

Doğduğumuz yer midir, gerçekte vatanımız?
Yoksa doyduğumuz yer, var mı izahatımız?

Doğduğumuz toprakta doyabilseydik eğer,
Asla terk etmezmişiz, toprağımızı meğer.

Bir ekmek kapısı da çok görülünce bize,
Terk etmişiz sılayı, taş basıp bağrımıza.

Hangimizin kalbinde iz bırakmadı gurbet?
Hangimizin canını yakmadı ki bu hasret?

Cebimiz para gördü belki, üç beş bir şeyler.
Soyumuz koparıldı köklerimizden beyler!

Hangimizin evladı, torunu döner geri?
Nasıl canlandırırız köyde, eski günleri ?

Toprağımız insansız, sıla adını aldı.
İnsanımız topraksız, gurbette kala kaldı.

Ayağımız sağlam bir toprağa basmalı ki,
Dünyaya omuz vermek gerekebilir belki.

İnsanın aslı toprak, topraksız yaşayamaz.
Eminim ki hayatın, yükünü taşıyamaz.