İnegöllü esnafımız altmışlı-yetmişli yıllarda alt ve orta gelir grubundaki insanlara hazır erkek kıyafeti satardı. Pazarlara da çıkardı, o gün için müşterilerinin büyük bölümünü köylüler oluştururdu.
Köylü ile yapılan alışverişler genellikle tütün-buğday-elma zamanı gibi köylünün mahsulünün satış dönemlerine göre ödeme tarihleri oluşturulurdu. Aman aman da sorun yaşanmazdı. Senet, çek gibi ticari evraklar en azından küçük esnaf tarafından kullanılmaya başlanmamıştı.
Bizim elbisecimiz, umudunu kestiği, müşterilerine daktilo ile yazılmış bir çağrı mektubu gönderirdi. Mutlaka sarı zarf, içeriğin yazıldığı kağıt ise üçüncü hamur olurdu. Gönderenin ismi yazmaz, mektup ve zarf bilgileri daktilo ile yazılırdı.
Kısa cümlelerle borcun gününün geciktiği, on beş gün içinde ödenmezse kanuni işlemin yapılacağı türden cümleler bulunurdu. Yazının bitiminde de bir metal para ile okunamayan bir mühür basılır, imzalanırdı.
Mektubu köy odasından alan köylümüzün kafası karışır. Sarı zarf, daktilo ile yazılmış mektup vs. bütün bunları anlamak için yapılacak şey elbisecinin yolunu tutmaktır. Tabii ki oraya giderken de borcun mümkünse tamamını, hiç değilse de bir kısmını tedarik edip gitmek gerekmektedir.
Köylü dükkana gittiğinde de işyeri sahibi olaydan habersizmiş gibi davranır, tahsilatı yapmaya çalışır. Köylü serzenişte bulunursa da “Ben başkasını söylemiştim, katip yanlış yollamış” türünden sözcüklerle gönlünü almaya çalışırdı.
SEÇİM ZAMANI YA GELİRSİNİZ
Seksenli yıllar, bir genel seçim öncesi siyasi partiler köy gezileri yapıyorlar. Bir köyümüzde alışılmadık bir şey oldu. Parti temsilcisi konuşmaya başlamak üzereyken köyden biri “Seçim zamanı ya gelirsiniz.” dedi.
Çok kısa bir sessizlik oldu. “Siz de öyle cevabı geldi.” partili kişiden, devam etti “Siz de hastaneye ya da karakola düşünce geliyorsunuz, başka zaman uğradığınız yok.” İki tarafın da özgüveni iyiydi.
SELİMİYE KIŞLASI’NDA İKİ İNEGÖLLÜ
Mustafa Efendi 17 yaşında askere alınır. Temel eğitim için İstanbul Selimiye Kışlasında Toplanma Merkezindedir. Tellal isimleri okumaya başlar kimin hangi cepheye gideceğini duyurmaktadır. “İnegöl’den Gavazoğulları’ndan Ali oğlu Mustafa.” Bir an tellalın sesini bastıran bir ses duyulur “Tellal o İnegöllü Asker hangisi.”
Sesin sahibi daha önce başka cephede yaralanmış ve tedavi sonrası o da cepheye gönderilmeyi bekleyen İnegöllü Ali Efendi’dir. Koltuk değnekleriyle askerlerin toplu halde oturduğu meydana iner. “Oğlum sen İnegöl’de kimlerdensin.” “Dayım Hafız Burhan, Amcam Fuat Efendi, Babam Ali Efendi ise uzun zamandır asker.”
Ali Efendi kendini tanıtır baba oğul kucaklaşırlar. Sabaha kadar uyumaz sohbet ederler. Ayrı ayrı cephelere gidip Mütareke sonrası İnegöl’e dönerler. Sonrası İnegöl’den İnönü Savaşlarına da katılırlar. Kürekçilik yaparak hayatlarını sürdürürler. Ali Yalaza 1942 yılında hayata veda eder. Mustafa Yalaza ise 05.11.1984 tarihine kadar ömür sürer.
Kaynakça : 04.02.2017 tarihinde torun Diler Yalaza ile görüşüldü, Kürşat Dursun Anılarla İnegöl s.169
TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.