Bitmedi henüz. Ekranlarda türlü senaryolar tasarlanıyor. Ancak görünen odur ki kimse sevinemedi. Çünkü gerileyen tam manasıyla gerilemedi, başaran bir şey başarmış değil sadece ümitlendi. Dolayısıyla ülkesi için yüreği atanlar parti pırtı meselesini aştı da “şimdi ne olacak” demeye başladı. Ellerim kırılsaydı da o gaza gelip oyumu rengini değiştirmeseydim diyenler başlarını vuracak taş arıyorlar. Hakkaniyetli seçim, baskının, zorbalığın olmadığı seçimdir. Tabii kılıfı hazır yapılanların. Güneydoğudaki maskeli ve eli silahlı gençler ne yapıyorlardı acaba. Demokratik bir eylemde nasıl davranacağını masumane biçimde kahvehane milletine anlatıyorlardı herhalde silahı doğrultup. Burada işi ciddiye almış filmin sonuna yaklaşılmış demek. Demokrasi filmi bitmek üzere. Kaşlar çatılmış kelimeler bilenmiştir. Kalpler ayrılmış, hainler belli olmuştur. Birileri bol paranın yanında eşantiyon olsun diye emir de gönderiyordur. Millet olarak bizden olan birilerinin yapıp ettiklerinden ziyade, dışarıdan gelene kulak kabartılmış. Hep uzak komşunun tavuğu deve kuşu gibi görünmüş. Bıkmışız bizden olanların yaptıklarından. Sadece gökyüzü kara bulutlar yok, zihinlerin orta yeri de karanlık. Yarın ne olacağından endişe eder oldu insanlar. Ama yükselen bir değerin düşüşe geçmesi, toplanan bir şeyin dağılmaya yüz tutması insanı düşündürür. Bu olayları takip ettikce izlediğim bazı filmler geliyor aklıma. Cesur Yürek filmi mesela… Kahramanımız olan adam her şeyi hazırlıyor ama satılmaya alışmış o soylular daha büyük bir paraya satıyorlar kendilerini ve düşmanın yanında yer alıyor. Milletin değerlerine sırt çeviren insanlar tabii ki başkalarının güdümüne gireceklerdir. Bu seçimde siyasi partilerin bir tek çizgisi oldu. Ortak bir rakip bulunca bir olduklarını sanıyorlar. Suç ortaklığı kuvvetli ortaklıktır demişti Filinta’daki Boris. Ama kötü bir ortaklık bu. Baştan aşağı berbat ve kötü bir ortaklık. Ülkeyi partiler düzeyinde zihinlerde bölmüşler. Seçim taplosunu görünce köşe kapmaca oynanmış sanki. Geçmişte bir devlet tecrübesi olmayan bir kavmin dayanaklarla bir parti kurmaları dikkate değer. Benim yazılarımın çok okuyanı yoktur sanırım. Değerlendirmelerin bir alğı oluşturmak için değildir. İçimin derininde kaynayan volkanların sıcaklığıdır size yansıyanlar. Konuşmacıların alaycı muhabbetleri yaralıyor içimizi ama sabır gibi çok değerli bir hazinemiz var. Evde boya badana işleri yaparken hoşuma giden en güzel şey meal dinlemektir. Süre süre, ayet ayet Allah kelamı dinlemek mest ediyor beni. Orada Peygamber Efendimize ve müslümanlara ehl-i kitaba, müşriklere ve münafıklara, kafilere nasıl davranacağımızı söylüyor. Tabi güncel bir atmosferle dinleyince bazı ayetler daha dikkat çekiyor. Örneğin, onların kurdukları tuzakları Allah onların başına geçirecektir. Senin başına gelenler senden önceki peygamberlerin de başına gelmiştir. Sana karşı kaba davranacaklardır ama sen yine de onları af et görmezden gel. Allah güçlü ve büyüktür. Gibi bir çok ayet gönül dünyama aktıkça rahatlıyorum. Kendi dar dünyamdan Kainatın sahibine açılan kapılar oldukça ruhum rahatlıyor ve arifane bir tavır takınıyorum. “Bu da geçer ya Hu!” diyorum. Herkes işini yapmıştır. Ve Rabbimizin yardımı herşeyin üzerindedir. Tüm bunların belki de altında yatan şey, rahat yaşamaya alışmış olmamızdır. Rahatımız bozulacak diye mi sıkıntıya düşüyoruz? Kürsülerde Allah diyen, Peygamber diyen, elinin kaldırdığında Rabia işaretini asla terk etmeyen uzun adamın tatlı sesini sevdiğimiz için mi, bilemiyorum. Bu gün öyle diyordu: Biz verdikçe Allah da bize verdi. Afrika ülkelerine yardım ettikçe Allah da bize yardım etti. Boyu gibi ömrü de uzun olsun hizmeti de inşallah.