Sohbet dinlemekten hoşlanan genç, önemini idrak ettiği muhabbet ortamına her hafta sonu severek katılırdı. Her hafta aynı hatipten bir şeyler dinlemek alışkanlık haline gelmişti. Takvimler yılbaşını gösterirken konuşulacak konuyu az çok tahmin edebilirdi. Lakin onun amacı güzel nasihatleri hulus-i kalp ile dinlemek ve öğrendikleriyle hayatını Müslümanca biçimlendirmek içindi.

Vakit gelmiş ve dört ayaklı kalın cam masanın adındaki yeşil koltukta yerini almış olan kır saçlı hatip: "Bazen konuları biz belirliyoruz bazen de gündemin kendisi belirliyor" dediği bir konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Daha doğrusu hazırlık yapmadığı için böyle düşünüyordu genç

Şimdi yeşil gözlerini, önündeki kahverengi masaya, daha doğrusu masanın üzerindeki leziz nimetlere, diken genç öylece duruyor ve idrak etmeye çalışıyordu. Takvimler aralık ayının sonuna işaret ettiğinde insanların konuştuğu konular belirginleşir; televizyon kanallarında geçen yılın etkili olayları sıralanır. Sanki tarih şeridi gibi akar kısacık görüntüler. Daha sonra Müslümanlar arasında yılbaşı kutlamalarının yasak/haram olduğunu anlatan konuşmalar, paylaşılan mesajlar, asılmış pankartlar, yapılan haberler dolaşır durur.

Bir yandan da bazıları yılbaşına karşıtlık olsun diye "Mekke'nin Fethi"ni kutlar. Amaç bir takım Müslümanın, Batı karşısında dimdik ayakta durmasını sağlamak ve kendi gündemi ile meşgul olmaktır.Çünkü Peygamber (sav)'in "Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.. Bu kutlu sözün gereğini bilen Müslüman "başkasına benzemek" gayyasına düşmeyecektir.

Bu büyük hakikatin önünde durup düşünmek gerekir. Müslümanın başkasına benzeyecek hali mi var? Elinde Allah'ın sözlerini içeren bir kitap, önünde o kitabı gündelik hayatın rehberi eylemiş Peygamberi dururken Müslümanın Hristiyanları ya da Yahudileri takip etmenin hiçbir anlamı olmadığı gibi geçerli bir mazereti de yoktur.

Neden bir kavim diğer kavme benzemek ister, sorusunu yine de sormak lazım. Bir insan ne zaman kendi kültüründen rahatsız olur? Neden başkasındakini beğenir? "Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür" misali... Onların eğlence biçimlerini, yeni yılı karşılama tarzlarını taklit etmek zorunda mıdır?

İtikat kitaplarımızda papazlara benzemek için zünnar bağlamanın küfür olduğu yazar. Bu sebeple bazı eşyalar, alet, edevatlar "sembol" olarak kabul edilir. O sebeple derin ve kesin manalar da taşır. Yahudiler ile sakal bıyık konusunda zıt olabilecek davranışlar geliştirmek istemiştir hatırladığımız kadarıyla.

Küreselliğin hakim olduğu bir dönemde yaşarken dini, itikadi farklılıkların silikleştiği kırmızı çizgilerin yıprandığı bir dönemde farklılıkları ortaya koymak "ayrımcılık" gibi görüldüğünü söyleyenler, bir hakikatin üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Küresel güçlerin ürettikleri kimliklerle ortalıkta dolaşmak varken, neden insanlar kendi örf,adet, gelenek ve inançlarına bağlı kalsınlar ki...Değil mi?

Karakteri zayıf olanlar, gelişmekte tembel davrananlar, güçlü karakterli ve gelişmiş insanlara ve toplumlara benzemek ile değerli olabileceklerini sanabilirler.

Sağlam bir inanç, hem fertleri hem de toplumları Allah'tan başkasına muhtaç etmez; resulden başkasını örnek almaz hale getirir.

Önemli bir hadis-i şerif daha zikretmek gerekir. Burada genel manasıyla şöyle aktarabiliriz: "Bir gün Peygamber Efendimiz (sav): "Onları adım adım takip edeceksiniz" buyurmuşlar. Sahabe-i kiram: "Ya Resulallah, 'onlar' dediğiniz Yahudi ve Hristiyanlar mıdır?" "Evet, başka kim olabilir... Onlar bir kiler deliğinden geçse bile onları takip edeceksiniz."

Sahabe-i kiram: "Ya Resulallah, o zaman Müslümanların sayısı az mı olacak" diye sorunca Peygamber Efendimiz (sav): Hayır, bilakis sayınız çok olacak. Fakat kalbinizde vehn olacak." Sahabeler: "Vehn nedir ya Rasulallah?" diye sorduklarında "Dünyayı sevmek ve ölümden korkmaktır."

Müslümanların batıla benzemesinin arkasındaki en büyük sebeb-i hakikati Peygamber Efendimiz (sav)'in işaret buyurduğu bu büyük mucizedir. Maalesef seküler dünyaya, maddeci anlayışa, modernist yaşam tarzına, ilericilik tuzağına yakalanmış hasta ruhlar, bu kör döngüden nasıl çıkacaklar bilmiyoruz. Yok yok, biliyoruz. "Yiğit düştüğü yerden kalkar" demiş atalarımız.

Biz Müslümanlar, birbirimize benzeriz, deyip kendi dünyamızda gelişmeye yönelmeliyiz vesselam.

Hatip sözünü nihayete erdirdi.

Sohbet dinlemekten hoşlanan genç dikkatinin dağıldığını fark ettiğinde, üzerine dumanı tüten çaylar da takdim ediliyordu.