Ben dedim ki: İşte başındaki kırmızı fes ile, ak düşmüş dağınık saçlarıyla, rastgele takılmış kravatı ve derviş yeleği ile kendi derneğinde konuşma yapan, yakın tarihimizin çarpıcı ve etkileyici anlatımı sunan bu cesur yürekli adam sessizce bağrımıza mı gömelim?

Kendini tevhidi bir Müslüman, samimi bir Osmanlı olarak tanımlayan bu kahramanı anmayalım mı? Çünkü anlattıklarını bildiklerini hep bir kaynağa dayandırıyor.

O dedi ki: Tamam ama sadece söylemiyor sanki insanları yakın tarihe düşman ediyor, yakın tarihin kahramanlarına endişeli bakması gerektiğini haykırıyor önündeki kürsüyü tokatlayarak. Yani bir şey söylerken söyledikleri kadar söyle üslubu da önemli değil mi?

Ben dedim ki: Sadece tarih değil, gelecek zamanla alakalı da söyledikleri de çarpıcı. Tarihin ilerleyen sürecini ya da tarih felsefesini kavramış biri olarak yakın zamanda dünya üzerinde nasıl siyasi değişimler olacağını da haber veriyor.

Yakın zamanda Amerika'nın yıkılacağını, gelecek zaman içinde Çin'in ve Türkiye'nin dünyanın süper gücü olacağını anlattı durdu bir konuşmasında. Zaten Cumhurbaşkanımıza olan sevgisini ve muhabbetini de her daim dile getiriyor.

O dedi ki: Fakat hocam bir de hakkında uydurulmuş ve meşhur olmuş bir sürü yalan var. Sen öğrencinden duymadın mı? İşte Yunanlılar gelseymiş(!) Anadolu'ya hakim olsaymış(!) daha iyi olurmuş, gibi sözlerini.

Ben dedim ki: Evet, hemen hemen her öğrenci böyle biliyor. Son konuşmalarından birini dinledim. Böyle demediğini, cümlesini çarpıtıldığını anlatıyordu.

Adı çıkmış bir defa, kimse dinlemek bile istemiyor. Aslında birileri ya da bir kesim insanlar meseleyi kasıtlı olarak çarpıtıyor. Zaten onların derdi de bağcıyı dövmek hakikati öğrenmek değil.

O dedi ki: Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir huyu var der ya bir söz, işte hakikat bir gün ortaya çıkacak ve güneş balçıkla sıvanamayacaktır.

Ben dedim ki: Neyse hocam, uyarılarını dikkate alarak yazmasam daha iyi olacak galiba. Meraklısı olan, hakikati öğrenmek isteyen zaten YouTube'daki konuşmaları dinleyeceklerdir kitaplarını okuyamasa bile.

Bize düşen, kendisi öyle tarif ettiği için söylüyorum, muvahhid bir Müslüman olarak bildiklerini korkusuzca haykırmanın bedelini ödemiş samimi bir Osmanlı'ya ahiret yolculuğunda Allah'tan rahmet ve mağfiret dilemek düşer.

Ruhu için el Fatiha...