Sınav haftasının verdiği bir gevşeklik ile derslerine devam ediyordu. Öğrencileri "Hocam, yine mi ders yapacağız, bari bu hafta yapmasak... " dediklerinde o, "biz zaten hiç ders yapmıyoruz ki, sadece bilgileniyoruz" der, yola devam ederdi.

Öğretici metinlerin dili ağırdı ve eski kelimeleri, yorgun beyinler pek anlamıyorlardı. Sınav haftasıydı ya herkes o noktaya odaklanmıştı. Seyahatnameler ve Tezkiretü'ş Şuaralardan bahsedecekti. Şuara kelimesini sordu, bilen bir öğrenci çıkmadı. Şairler demektir, dediğinde herkese çok basit gelmişti. Tezkire kitaplarının ne anlattığını sordu yarım yamalak cevaplar aldı.

Şairlerin hayatını kısaca anlatan ve onun sanatı, şairliği hakkında derin değerlendirmelerde bulunan eserlerdir, dedi. Dedi demesine ama sınıfın dikkatini toplayamadı üzerine.

Sonra masasından kalktı, sırtını akıllı televizyonun olduğu tahtaya dayadı ve "Size bir şey soracağım, daha doğrusu sizden bir fikir alacağım, bana yardımcı olur musunuz? Şu anda aklıma yeni bir düşünce, ya da ne bileyim fikir geldi ancak kesin bir kanaat oluşturmadan sizlerin de katkısı olsun isterim. Lakin, yanlış anlamanızdan korkuyorum ve ben "yanlış anlaşılma ihtimali varsa mutlaka yanlış anlaşılır" kuralına inanan biriyim, dedi.

Öğrencilerinin dikkatini toplamıştı. Zira kendilerinden yardım isteniyordu bir konu hakkında. Her biri merak etti konuyu. "Hocam yanlış anlamayız, sorun." "Her böyle yapıyorsunuz, hem heyecanlandırıyorsunuz hem de sormuyorsunuz." "Tabi amacınız kendinizi dinlettirmek değil mi?

Tecrübeli adam, bir çok söz ya da bahane üretti ancak konuyu sınıf ortasında söylemekten çekindi. Akıllı başlı iki öğrenci seçti, teneffüste onlarla konuşacaktı. Bir öğrenci de ısrar edince dört kişi olarak oturdular beyaz masanın etrafına. Kelimeler teker teker çıktı dudaklarının arasından.

"Sadece fikrinizi rica ediyorum, yargılamak için sormuyorum ve henüz kesin bir kanaate varmış da değilim" dedi ve açıkladı; "Dar kot pantolon giymek, kısa ve mini etek giymeye giden yolu hızlandırır mı? Yani daha genel ifadeyle dar giyinmek haya damarımızı törpüler mi?"

Biliyorum kıyafetlerden yola çıkıp özgürlüğünüze müdahale etmeyi düşünmek istemem. Ancak daracık giyinmek, bir başlangıç olabilir mi? Hani bir deney vardır; kurbağayı kızgın kazana atmışlar ayakları yandığından birden fırlamış yukarıya doğru. Lakin soğuk kazana koyup yavaş yavaş kazanı ısıtmışlar kurbağa ısınmış ısınmış ve zıplayacak hal de kalmayınca kavrulmuş kazanın dibinde.

Şimdi, haya noktasında; "bundan ne olacak", "ne var bunda herkes giyiniyor" ya da "istediğimi giyerim" gibi itiraz cümleleri kuracaksanız sorduğum soruyu unutun. Bana, psikolojinizi dikkate alarak söyleyin. Balolarda, mezuniyet günlerindeki manzarayı gördünüz, öyle giyinmeleri doğru mu? Aslında doğru mu sorusunun cevabını aramıyorum. Sadece o hali icra etmeyi kolaylaştırıyor mu?" diye sordu, derdini anlatmak için.

Adamın derdi "utanma" gibi temel bir duyguyu genç kızlara nasıl anlatacağının yolunu yordamını aramaktı. Sonuca gelmeden önce başlangıç sebeplerini araştırmaktı. Zira Kitap'ta "zina yapmayın" yerine "zinaya yaklaşmayın" emri vardı ki bu da sebepler düzeyindeyken önlem almayı öngörüyor, diye düşünüyordu.

Bu ayetten yol çıkıp kanaatini net belirtecekti ancak öğrencilerinin psikolojileri ve düşünceleri de temel noktalardan biri idi. O sebeple bu konuya eğilmişti.

Başını kapatan öğrenciler görüyordu okulunda gün geçtikçe. Ancak sadece başını örtüyorlar ve dar pantolon hakkında bir fikir sahibi olamıyorlardı. Adam onlara da sormak istiyordu: "Siz kapalı mısınız yoksa tesettürlü mü?"

Kapalı olmak ile tesettürlü olmak arasındaki farkı bildirmek istiyordu. Ve en güzel elbisenin takva/sakınmak olduğunu vurgulamak istiyordu çivisi çıkmış dünyada. Aslında "kadınların meselesi bize ne" demek de isterdi ama birbirine bağlıydı insanlar. Yardımlaşma ve öğretme çabasında olmak ve el ele tutulup cehennem ateşinden kurtulma çabasındaydı her zaman.