"Herkese hak ettiği değeri vereceksin" diye başlayan bir cümle ne zaman dillerden dökülür? Hafif bir zihin yoklaması yapıldığında daha çok, sosyal ilişkilerde kendisinin muhatabına gösterdiği inceliği ve hassasiyeti bulamadığında telaffuz edilen bir cümledir bu. Psikolojik bir hali yansıtan bu cümle, düşünmeye ve irdelemeye değer bir cümle gibi geldi bana.

Hem bir sonuç cümlesidir hem de bir yargı ifade etmektedir. "Hak ettiği değeri vermek" gerektiği söylenen o özel kişi, sizin iyi tanıdığınız biri olabilir. Bu noktada ya destekler bir cümle kurarsınız, yapılan yorumlara katılırsınız ya da itiraz eder "senin bildiğin gibi değil" dersiniz... Böylece kendinize bir taraf seçmiş olursunuz.

Bu cümleyi kişilerden uzak tutarak değerlendirmeye çalıştım kendimce. Yorumlarıma katılırsınız, ya da katılmayabilirsiniz.

Bu cümlenin ortaya çıkışı ve durduğu yer ve sonuçları itibarıyla değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Evvelce dediğim gibi, biriyle belli bir münasebet kurulmuş (duygusal ya da çıkar üzerine) birlikte yol alınmış bir müddet. Fakat her ne sebeple olursa olsun muhatap, tam manası ile bu tarafın ilişki düzeyini fark edememiş. Bu sebeple "yanlış yaptı" denebilecek bir pozisyona düşmüştür. En basit haliyle ben ona çok değer veriyorum; o ise başkalarına... Ben onunla samimi bir dostluk kurmak istiyorum o ise benim düşmanlarımla ya da hoşlanmadığım insanlarla dostluk kurmaya çalışıyor. Sanırım cümlenin zuhur ettiği kaynak burası. Umarım doğru test etmişimdir.

Beklediği tutum ve davranışı göremeyen kişi, belki bir müddet hoşgörü ve sabır kavramları çerçevesinde iletişime devam eder. Lakin kritik bir pozisyonda koyuverir ağzındaki baklayı.

O dakikadan sonra muhabbet meclisinde canı sıkılmış bir halde konu oraya gelir "Herkese hak ettiği değeri vereceksin kardeşim!" deyiverir. Ben de sormak isterim: "Daha önce onun nasıl bir insan olduğunu göremedin mi? Birden güvenmek, kısacık bir zamanda sırları paylaşabilecek bir dostluk inşa etmek ne kadar doğruydu ki şimdi muhatabının uzaklaşılması gereken ilk kişi olarak değerlendiriyorsun?"

Demek ki bir insanı değerlendirirken onun hakikatte nasıl biri olduğunu iyice gözlemleme dikten sonra kurulacak bir iletişim daha çok kendi beklentileri üzerinden olacaktır. Kendi yaklaşımlarını, kendi yorumlarını, kendi tanıdıklarını ya da tanıyabildiği kadarıyla oluşturduğu kanaatler üzerinden değer vermeye başlamak bile hatalı bir çıkış. Çünkü bilgi eksikliği var. Çünkü insanın içinde bulunduğu duruma göre tavır alabilme imkanlarını gözardı etme var.

Dün bir sebeple kızıp da ayrıldığın ve hakkında herkese "hak ettiği değeri vereceksin" diye onu işaret ederek kurduğun yargı cümlesi, ertesi gün öğrendiğin bir sebep yüzünden "kusura bakma, ben yanılmışım" diyecek noktaya taşıyabilir seni.

Özellikle aşk gibi, insan aklının doğru değerlendirme yapmasını engelleyen yüksek duygular sonrası gelişebilir. O tartışma anında biri der ki "ben zaten hep böyleydim ama sen beni kendi düşüncene göre kabullendin!"

Bir filmde zikredilen "bazı insanlar eğilip bakamayacağın kadar derindir" sözünün ortaya koyduğu bir hakikat var. "İnsan evladı çiğ süt emmiştir" cümlesini de eklemek lazım. Hemen ardından "insanoğlu beşerdir, şaşar..." gibi cümleleri düşününce hatanın kimde olduğunu daha erken fark ederiz. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)