Öğle vaktinin ikindiye doğru kaydığı demde cep telefonum çaldı. Uzun zamandır görüşemediğimiz kadim bir dostumdu arayan. "-Ahmet hocam, bir konuda maruzatım var, müsait misin? deyip izin aldıktan sonra başladı anlatmaya.

"-Abi ben şu anda İnegöl Devlet Hastanesi'ndeyim. Buraya iki tane küçük kızcağız getirildi 13-14 yaşlarında. Sanırım uyuşturucu kullanılmışlar. Halleri çok berbat görünüyor. Bu konuda bir şeyler yapabilir miyiz? Toplum üzerinde bir farkındalık oluşturabilir miyiz, diye seni aradım."

Bu cümleden sonra İnegöl'de uyuşturucu kullanmayla alakalı, "gençlere yönelik neler yapılabilir?" sorusunu düşünmeye başladım birden. Gerçekten insana yatırım yapan kurum ve kuruluşların icra kurulları, öncelikle, insanın aklını başından alan ve onları perperişan eden bu tür illetlerden korumak gerektiğini kavramalılar. Evvel-emirde devletimiz, emniyet mensuplarımız ve halkın sağlığıyla ilgilenen kuruluşlar bu konuya özen göstermeliler.

Gerçi toplum sağlığı ile alakalı konularda bir şeyler yapılsa da yeterli olunamadığı arkadaşımın bana anlatmış olduğu manzaradan ortaya çıkıyor. Dostumun bir teklifi vardı: "İnegöl'de bunca sivil toplum kuruluşu var ve bu konuda gerekli çalışmalar yapılmıyor noktasındaydı. Sivil toplum kuruluşları bir araya gelsinler ve toplumda bir farkındalık oluştursunlar ve gençler "uyuşturucu kullanmaya son versinler" şeklindeki teklifi çok doğru ve teşvik edici buldum.

"-Ahmet Hocam, bu çocukların çok acınası bir hali var, kendilerinden haberleri yok. Ne insan onuru ne kızlık gururu... Bu uyuşturucu belası toplumumuzu kasıp kavuracak. Bu çocuklara bir babalık, bir öncülük yapmak gerekir. Biliyorsun benim kardeşim hani sizin de eski öğrencilerinizden... O da böyle bir hastalık var. Şu olay, şu genç kızların acınası halleri gazetelerde ibretlik bir haber olarak çıkamaz mı? Hiç olmazsa okuyanlar, çocuklarını koruma için büyük gayret sarf edebilirler. Gençliğimizin hali hiç de iyi değil.

Gazete köşelerinde ya da 3. sahifelerde haber olup günlük olaylar arasında kaybolup gidecek. Böyle bir vakaları her kurum dikkate almalı. Lakin sadece gençlerin tek derdi uyuşturucu kullanmak mı? Daha farklı, daha çok, daha derin dertleri yok mu acaba gençlerin? Bu çağın şartlarını oluşturanlar, kurallarını koyanlar hiç mi acımazlar genç fidanlara.

Demek ki vicdan taşınıyorlar onlar, sadece cüzdan taşıyorlar. Onlar için cüzdanın dolu olması kendileri için makbul olan şeydir. İradelerine sahip olamayan gençleri okul önlerinde ya da daha farklı ortamlarda kıstırıp ellerine uyuşturucu tuttuşturanlar asıl suçlardır. Gençlerin zihinlerini bulandıran, gönüllerini ters düz eden bu vicdan yoksunu insanlar gerekli cezaya çarptırılması gerekir.

Ne yapılacaksa sağlık ocakları tarafından yapılsın, isteriz. Ancak bu şekilde sivrisineklerin sayısını azaltırız fakat asla yok edemeyiz. Bunu yok etmenin yolu bataklığı kurutmaktır. Çok klasik bir tabir olsa da bu böyledir.

Toplumun içine düştüğü bataklığın üzeri yeşilliklerle örtülmüş yani insanların nefsine hoş gelen cümlelerle, kavramlarla kapatılmış. Mesela; özgürlük kavramı çerçevesinde bir sürü hatalar yapılmakta.Özgür olmayı istediği gibi davranmak olarak bilen bir genç, arkadaşlarının etkisinde kalarak böyle kötü alışkanlıklara bağımlı olmaktadır. Anne babası, bunlardan vazgeçmesi gerektiğini söylediğinde genç "ben özgür biriyim, istediğimi yaparım, bana kimse karışamaz,hangi yüzyılda yaşıyoruz, demokrasi var bu ülkede..." gibi birçok bahaneye sarılır ve bastırır büyüklerini.

Dini, samimiyetle doğru olarak anladığında zaten böyle kötü alışkanlıklara bulaşmış olmayacağı da açıktır gençlerimizin. Allah'ın emanet olarak vermiş olduğu bedeni ve sağlığı korumak, güzel bir Müslümanın en temel sorumluluğudur. Özgürlüğü; sorumluluklarımızı yerine getirmek merkezli yorumlamış olsaydık, arzularının peşinden giden ve delice işler yapan, alışkanlıklarının kurbanı olan böyle gençleri görmezlik belki de.

"Kişi, arkadaşının dini üzeredir" buyuran Peygamber Efendimiz (sav) arkadaşını seçerken onun düşünce tarzına, hayat tarzına ve inanç tarzına bakmak gerektiğini açıkça söylemiştir. "İçki kötülüklerin anasıdır" buyurduğunda da insan sağlığını açıkça koruma altına almıştır. Her zaman söylediğim gibi samimi, ihlaslı, dinine, imanına bağlı bir gençlik asla böyle uyuşturucu bağımlısı ya da içki müptelası olmayacaktır. Günde beş vakit abdestle, derede yıkanırcasına pırıl pırıl olmuş bir gencin hem ruhu hem bedeni tertemiz olacaktır. Ramazan orucu ile iradesini güçlendirecek, Kur'an-ı Kerim ile Rabbiyle bağlantısını kuvvetlendirecek... Camiye ve namaza devam ederek büyüklerle birlikte olacak, ahlak ve edebi güzelleşecektir.

Kuduz köpekten kaçar gibi haramdan kaçacak, sağlığını ve huzurunu bozacak her şeyi elinin tersiyle itecek bir nesil için, temiz güzel bir toplum oluşturmak gerekiyor.

Kadim dostum, Peygamber Efendimiz'in (sav) demiş olduğu bir hali yaşamış "görmek, duymak gibi değildir." Çok etkilenmiş ve müteessir olmuştu. Eminim o küçücük kız çocuklarını, henüz ortaokula giden bu çocukların halini gördüğünde çok üzülmekle birlikte vicdanı sızlamıştır.

Allah belasını versin bu necip milletin evlatlarını böyle uyuşturucu müptelası yapmak isteyenleri. Yetkililer de boş durmasınlar. Bu çalışmaların yeterli olmadığının farkına varsınlar. Ve hep beraber neslimizi böyle zararlılardan kurtaralım, vesselam.