Bu kadar heyecanla beklenen kargo paketinin içinde ne olabilir, diye sorulsa sokak röportajlarının birinde. Acaba güzide milletimizin kaç değerli evladı tavsiye üzerine sipariş verilmiş bir kitap cevabını verir, bilemiyorum. Çok azımızın aklına gelir bu. İşte iki gündür yoğun bir heyecanla bekledim. Kuryeler, hangi duyguların düğmesine basıyorlar bilmeden. Ellerinde hangi sevinç, hangi korku, hangi endişe taşırlar bilmezler. Uzatmayayım... Yeni bir kitap okuyorum: Gözlerini Haramdan Sakın. Her zaman biz gençlere kitap tavsiye edecek değiliz ya bazen de isimlerini onlardan duyduğumuz kitapları okumak, onların zevk aldığı konuları kavramak, onları tanımak açısından çok önemli olabiliyor.

Liseli kızlardan duymuş olduğum yazar Merve Özcan ismini internetten araştırınca, benim kültürümden birisi için okunabilir bir yazar olduğu kitapların isminden belli oluyor demeliyim. İsimlendirme bir milletin, bir ailenin temel düşüncesini ve hayata bakışını ele verir. Dolayısıyla "Gözlerini Haramdan Sakın" isimli eser içeriği hakkında önyargımızı depreştirmiştir. Yarısına vasıl olsam da henüz bitiremedim.Lakin gelmesini dört gözle beklediğim bu roman elime geçer geçmez, susamış bir insanın kana kana su içmesi gibiydi halim. Sanki satır satır değil de sayfa sayfa kitabı okuyordum. Sanki lokma lokma değil de dilim dilim ekmek yiyen biriydim. Kitabın ismi, yazarın üslubu, bir de satırların dizilişi hızlı okumaya yardımcı olan unsurlardır.

Lakin aradığım bütün mesele yazarın zihniyetiydi. Müslüman bir zihinden çıkmış eserlere birazcık pozitif ayrımcılık yaparak bir tık daha değer veriyorum. Eserin konusu nedir o kadar önemli değil. Romanların içindeki kahramanlar, olaylar karşısında dini duygu ve düşüncelerini dillendiriyor mu? Buna bakarım. İşte bu noktada roman sıradan eser olmaktan kendini kurtarıyor düşünceme göre. Sanki bir rehbere dönüşüyor. Yaşanmış bir hayatı gözler önüne sererken ön açıcı oluyor. Ben de hem roman okuyor hem de yeni bilgiler öğrenmiş oluyorum.

Bunları söylerken "İslam'ın bir hakikatine saçım kadar başım olsa feda olsun" diyen Bediüzzaman'ın sözleri aklıma geliyor. 520 sayfalık romanın toplasan 20-30 sayfasında dini bilgiler ifade eden satırların bulunması çok mu gariptir veya eseri edebi olmaktan çok mu öteye atar. Hele ki Allah'ın bir emrini yerine getirmek hususunda titizlik gösteren komiserin, "gözlerinizi haramdan sakının" ayeti kerimesinin samimiyetle pratik hayatta uygulaması nasıl bir etki yaptığını düşünmek güzeldir. Makam mevki sahibi bir roman kahramanının başarılı, yakışıklı ve dahi dindar olarak modern bir kızı derinden etkilemesi okuyucuyu da meraka sürükler. Daha önce Ahmet Günbay Yıldız, Emine Şenlikoğlu veya Şule Yüksel Şenler vb. gibi yazarlardan İslami zihniyet ile roman okumamışlar içen oldukça değişik bir konu gibi gelebilir. Romanda erkek arkadaşlarıyla her türlü rezilliği yapabilen, okul dondurarak hayatını doğaçlama yaşayan ve istediği gibi açık saçık giyinen bir kızın dikkatini çekebiliyor. Hatta bu dünyevi ölçülere göre hayattan haz alan genç kızı kendisine bağlayan bir kahramanı biz de merak ediyoruz. Ailesinin ilgisizliği ile savrulan arkadaşlarının çekiştirmesi ile gününü gün eden bir insanın namaz kılan, 27 yaşındaki bir komserden etkilenmesi ve hayatının bir köşesinde ona derin anlamlar yüklemesi her okuyucunun dikkatini çeker sanırım.Genç kız modern, çağdaş, eğlenceli, sorumsuz arkadaşlarından uzaklaştığında kapısını çaldığı Fatma Teyzesi, onu torunu gibi kabullenmiş ve en tatlı sözlerle bağrına basar. Annesinden, meyhanelerden ve arkadaşlarından sıkıldığında ruhunu dinlendirecek güvenli bir liman olarak gördüğü namazlı, tesbihli teyzeler onun hayatında yavaş yavaş değişikliğe sebebiyet verecektir.

Kitabın henüz yarısına kadar okumakla beraber heyecanla sonunu bekliyorum. Bir Wattpad kültürü olduğunu biliyorum. Bu alemde de bizim düşüncemizi aktaran, zihniyetimizi dile getiren genç yazarların olması çok da olumsuz bir şey değil. Zira her malın bir müşterisi olur. Bu basit yazılmış eserlerde İslam kültürünü dile getiren kahramanlarının, dini yaşayanlardan seçilmesi çok etkileyici olur benim için. Fakat bu kitabı, kime, nasıl tavsiye edebilirim. İlgisiz anne babaların çocukları, namaz kılan birine hayranlık duyacak genç kızlar çevremizde var mı ki roman okurken kendini içinde bulsun. Romanların okuyucuyu etkileme kabiliyetine her zaman inanmak isterim aslında. Yazarın niyeti neyse sanırım roman da o işlevi yerine getiriyor.

Bir eleştiride bulunmak gerekiyorsa bu notu düşünmem gerekiyor. Kitabın kahramanı kendini haramdan sakınan komiser Ömer... Açık saçık giyinmiş bir kıza kaşlarını kaldırıp bakmıyor, lüzumundan fazla ilgilenmiyor, sadece vazifesini yapıyor. Fakat biz okuyucular o bayanların nasıl giyindiğini kelimeler özünden hayal ediyor ve kahramanın odasına giriyoruz. Kılık kıyafet seçimlerine de bakıyoruz ve onu izlemiş oluyoruz. Tabii bu eleştiri ne kadar doğru da olsa başka bir yolu da yoktur böyle bir romanı yazmanın.