Güzel bir akşam... Samimi bir dost meclisi... İkramlar ortada, muhabbet zirvede... Rızık, infak, sadaka, zekat kelimeleri bir kelebek gibi havada uçuşmakta. Her başlayan bir zaman sonra biter ya sohbet de sona ermişti.Demli çaylar bardaktaki yerini alırken ikişerli üçerli muhabbet devam ediyordu hoşgörülü gönüllüler arasında. Bir dost, aldı sözü ele ve anlatıverdi heyecanla; "Geçen gün belediye başkanı geldi ve bana dedi ki; sizce İnegöl'ün en büyük, en önemli, birinci sıradaki sorunu nedir?"Okumuş, bilgili, tecrübeli dost meseleyi çok derinden tespit etmiş ve demiş ki; 'İnegöl'ün en önemli sorunu ahlaksızlık, yani ahlaki çöküntü. Belediyeler acaba bünyelerinde böyle sosyal sorunlara da bir başkan yardımcılığı oluşturabilirler mi?"

Muhabbetin can alıcı noktasında meclisin ortasına pimi çekilmiş bir sorun bomba misali bırakılır verilmişti. Akıl sahipleri için düşünülmesi gereken bir mesele, çözülmesi gereken bir sorun vardı. Bu sorun özelde İnegöl'ün, insan sorunuyken genelde ise tüm dünyanın sorunuydu.Belediyecilerin dili ile söyleyelim; İnegöl'de çok ciddi bir altyapı sorunu var deseydik de mevzunun anlamını farklı bir boyuta taşısaydık keşke. Ne de olsa belediyecilerin en çok dikkatini çekebilecek bir kavramdır bu altyapı sorunu. Tekraren diyoruz ki özelde İnegöl, genelde tüm dünyada yaşayanları kastederek söylüyoruz ki bir kültürel altyapı problemi, bir ahlaki altyapı problemi vardır.

İçinde yaşadığımız çevreyi güzelleştirmek için çaba sarf eden belediye birimleri mademki bunu bir vazife olarak kabul etmişler öyleyse insanlar arasındaki bu sığlığı, bu altyapı sorununu da düşünmeli ve sosyal projeler üreterek insanlara yardımcı olmalılar. Gerçi İnegöl Belediyesi'nin kentteki kültürel derneklerle işbirliği yaparak ortaya koymuş olduğu bu gayret takdire şayandır. Belediyenin vazifeleri bellidir lakin biz her şeyi belediyeden bilen veya bekleyen bir millet olduğumuz için sosyal sorumluluk projeleri de talep ediyoruz Özgür bir dünyada yaşadığını zanneden çağın insanı, her istediğini, istediği vakitte, istediği yerde yapabileceğine iman etmiş olduğundan herhangi bir engellemeye çok sert tepki veriyor. Özgürlüğün her istediğimizi yapmak olarak tanımlanması çok ciddi bir hatadır.

Özgürlüğümüz, sorumluluklarımızı (bu sorumluluklarımız; dini yaşamak, vatana millete hizmet etmek ya da mesleğimizi icra mecburiyeti vb.dir) yaparken herhangi bir engelle karşılaşmamak biçiminde anlaşılsaydı belki daha güzel daha faydalı bir zemine oturtulmuş olurdu. Ancak insanın içindeki nefis denen canavarı kışkırtacak biçimde yorumlandığı zaman ego sahibi insan, haddini ve hududunu bilemez oluyor.Sadece şehveti duygularını tatmin etme mekanının kamusal alanlar olmadığını kavrayabilse, Allah'tan sakınır, kuldan utanırdı belki İnegöl'ün ahlaki seviyesini aşağı çeken zavallılar. Ahlaki seviye sadece bir açıdan ele alınmamalı tabii ki. Alışverişte ve özellikle sanayideki alışveriş durumlarında. Bu anlamda oldukça fazla şikayetler duymaktayız. Ayrıca sosyal münasebetlerde ya da komşu hakkını gözetmede ya da gençlerin halini/ruhunu anlamada aynı ahlaki seviye kendini gösterseydi iyi olurdu.

Her şey yerli yerinde yapıldığı zaman herhangi bir insanın ne canı sıkılır ne de morali bozulur. Aslında yaradılış itibarıyla kurallara uyulduğu müddetçe, rahat ve huzur içinde yaşadığımızı fark ediyoruz. Ne zaman ki birileri "hakkım dediği şeyleri" yalan yanlış yerlerde icra etmeye başlıyor tepkiyi ile karşılaşıyor. Kendisi yanlış yaptığını biliyor arzularına esir olduğunu düşünemiyor. Fakat başkalarının buna kızacağını fark ediyor ama kendini de frenleyemiyor. Belediyelerin sivil toplum kuruluşları ile kol kola girerek hemşehrilerin bilinçlenmesine kültürlenmesine sosyal sorumluluk sahibi olmasına vesile olabilir. İnsanoğlunu etkileyen güzel söz, onun doğru davranmasına vesile oluyor. Bu sebeple katıldığı seminer veya konferanslarda öğrendiği güzel bilgiler hayatını biçimlendiriyor.

Gençlerin bazı aşırı hallerini görünce toplumun ahlaki kurallarını gereksiz, sıkıcı ve çağdışı oldu zannına kapılarak hayatı kendisine çekilmez kırıldığını fark ediyoruz. Duyguları tavana vurmuş bir gencin kendini Allah korkusuyla, peygamber sevgisi ile dini gayretle frenleyeceğini bilmesi gerekiyor. Herkesin başına bir ahlak polisi dikmek mümkün değil ama vicdanları Allah korkusuyla yönlendirebilmek mümkün. Bazen içinde bulunduğumuz çağın şartları ve olumsuz durumlar kötülüğe teşvik edici oluyor. İnsanı değiştirmek yetmiyor, çevrenin de iyiyi, güzeli, sevabı, hayrı teşvik edici bir hale gelmesi gerektiğini biliyoruz.