Köyün içinde günümüzde, 1510-1516 yılında inşa ettirildiği (başka bir tabelada da 1703 yılı gösterilmiştir) belirtilen eski bir cami16 ki bu cami ile beraber yaptırılan medrese (yıkılmış) ve hamamdan bahsedilebilir. Ne camide ne de hamam yapısının üzerinde kitabeleri yoktur. Ancak Mehmet Bey’in yapılarla alakalı vakfiyesi Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndedir.
Belki bu vakfiyenin tarihi 1510-1516 yılı itibariyle caminin kapısının üzerine yazılmış olmalıdır. Caminin bahçesinde bulunan kesme taştan yapılmış olan kuyu bileziğinin üzerinde iki satırlık bir kitabe mevcuttur. Bu kitabede su kuyusunun, Kethüdâzâde İbrahim Ağa tarafından 1115 H. / 1703-1704 M. yılında yaptırıldığı yazılıdır.
Belirtilen tarihin bilgi kaynağı nedir pek bilinmiyor. Ancak Mehmet Bey adında bir kişi tarafından inşa ettirildiği belirtilmiş. 1573 tahriri kayıtlarında Mehmet Bey’in Hatice Hatun’un eşi olduğu, Hatice Hatun’un da Bursa Kükürtlü semtindeki türbesinde yattığı belirtiliyor. Tahrir defterlerinde verilen bilgiler çerçevesinde oluşturduğumuz basit şecereyi ek kısmında vereceğiz.
KULACA KALESİ NEREDEDİR?
Kulaca Kalesi nerededir sorusuna yani asıl konumuza yönelmeye devam edelim. İnegöl’de altı tane höyüğün var olduğu belirtilmektedir. Bunlardan bir tanesi de Kulaca Köyü sınırları içindedir. Bu höyük literatürde araştırılsa da pek bilgiye ulaşılamaz. Kültür Bakanlığı’nın kazı raporlarında bazı bilgilere tesadüf olunabilir. Höyüğün köy sınırları içinde var olması dolayısıyla adını da Kulaca Höyük olarak koymuşlar.
Kültür Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde burada bir ön araştırma da yapılmıştır. Höyük köyün beş-altı yüz m. kadar kuzey-doğusundadır. Kulaca Kalesi bu höyüğün olduğu yerde olabilir mi sorusu önümüzde duruyordu. Höyüğün bulunduğu yere Kulaca köylü bir öğrencimiz olan Cengiz Güleç’i de yanımıza alarak sanat tarihi hocası Yrd. Doç. Dr. Doğan Yavaş ile beraber gittik. Haritadan da anlaşılacağı gibi ilgili tepelerin bulunduğu alan şimdiki durumda Kulaca Köyü’nün/Mahallesinin alanı içinde kalmaktadır.
Halk arasında daha önceleri burada bir kalenin var olduğu, hatta giriş yerinin taşlarının yüz sene öncesine kadar ayakta olduğu ifade ediliyor. Anado- lu’da tarih içinde terk edilen kale kalıntılarının bölgedeki halk tarafından ev yapımı sırasında devşirme malzeme olarak kullanıldığı bilinmektedir. Höyük ile köy arasındaki yol eski dönemlerde taş ile döşenmiş. Kalenin duvarlarının izlerini gördük. Bazı taşlarda el işçiliğine dair izlerle karşılaştık. Burada muhakkak ilmi bir araştırma kazısının yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Kazı sonuçları, kalenin burada olduğu yönündeki tahminlerimizi sabitleyecektir diye inanıyorum. Kanaatlerimi ve bilgileri Doğan hocaya da açtım. O da ihtimalin kuvvetli olduğu yönünde fikir verdi. O da mutlaka araştırma kazısı yapılması gerektiğini belirtti.
Eğer kale burada ise yani Osman Gazi burayı fethetti ise kale ne zaman boşaltıldı, şimdiki yerine ne zaman kuruldu? yönündeki sorular da aydınlatılmayı bekliyor. Osman Gazi kaleyi alınca içindeki askerleri öldürtmüş ve kaleyi de yaktırtmıştı. Belki yanma olayından itibaren kale içinde uzun müddet hayat durmuş olmalıdır. Kaynaklar buraya hemen yeni iskân yapıldığına dair hiçbir bilgi vermemektedirler.
Kulaca Kalesi’nin bulunduğu yerdir diye tahmin ettiğimiz bölge, köyün/mahallenin kuzey-doğu tarafında ve 500 m. kadar dışında bulunan tepelik yerdedir ve uydu görüntülerinden de tespit edilebilmektedir.19 Bölgenin eski tapulardaki ismi Eski Bağlar, Cevizlik Sırtı veya Küçük Bayır adlarıyla anılır. Köy halkı arasındaki yaşlılar içinde bölgeye Kulaca arkasında Hisar bölgesi şeklinde adlandırma yapılmaktadır.
Sonuç; “fethedilen Kulaca Hisarı’nın Osman Gazi tarafından yakılmış ve insanlarının öldürülmüş olmasından dolayı oraya yeniden yerleşim yapılmamıştır” denilebilir. Bu sebeple yerleşim birimi oluşturulurken de günümüzdeki köy yeri uygun görülmüş ve yerleşim buraya gerçekleşmiştir diyebiliriz. Ancak bu tahminlerimizin kesinlik kazanabilmesi için ilmi bir kazı yapılmasına ihtiyaç vardır.
Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM
Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1