Abdulvasih Duran'ın köşe yazısı

Küçük balık büyük balığa sormuş, “Abı” demiş  “Su nasıl  bir şey,bana anlatabilirmisin?”.Büyük balık demiş ki: “yavrum içinde bulunulan şey anlatılmaz.Bir gün sudan çıktın mı suyun kıymetini ve ne olduğunu o zaman anlayacaksın”.

        Aynen bunun gibi Türkiye’mizin son 20 yılı istikrar ve bolluk içinde geçti.Son milletvekili seçim tanıtımında “Artık ilaçlarınızı istediğiniz eczaneden alabiliyorsunuz? cümlesini duyan 17 yaşındaki genç kız, babasına “Babacığım! Zaten ilaçlarımızı istediğimiz eczaneden almıyormuyuz? Bunda ne var ki her gün yayınlıyorlar? ”Babanın verdiği cevap sanırım büyük balığın küçük balığa verdiği cevap gibi olmuştur. (Veya o günleri yaşayanların verdiği cevabı vermiştir).

       20 yıl öncesini yaşayanlar sanırım şunları hatırlarlar:

-Başörtüsünden dolayı üniversite kapısından geri çevrilen  kızlarımız,

-Katsayı probleminden dolayı üniversite  hayali yıkılan  imam hatipli gençlerimiz,

-Başörtüsüyle resmi kurumda çalışması mümkün olmadığı için iş bulamayan yüzlerce  bacımız,

-Direkt olarak ‘İslam’ diyemedikleri için (Batı Çalışma Grubu tarafından)  ‘İrtica-Mürteci’ damgası yapıştırılan binlerce Müslüman kardeşimiz,

-Resmi dairelere girerken parmağındaki gümüş yüzüğü çıkartmak zorunda kalan memur kardeşlerimiz,

-Namaz kıldıkları tespit edilmeleri halinde hakkında çeşitli müeyyideler uygulanan yine sayısını bilemediğimiz kamu çalışanlarımız,

-İmam Hatip liselerinde okuyan kız öğrencileri belki derste başörtülü yakalarız amacıyla arka kapılardan okula sızan o günlerin müfettişleri,

-Kapanan/kapatılan Kur’an kurslarımız,bitirilen hafızlık müesseselerimiz. v.b. yüzlerce örnekler.

        Bütün bunları yaşayanların çoğu hayattadır.Aradan yüzyıllar geçmedi henüz.Ve bu zararı görenlerin bir çoğu yaşıyor ve hatırlıyor.

        Gel gör ki bütün bu yıkımdan ders almamış gibi yıllar sonra elimize geçen nimetleri basit sebepler yüzünden heba ediyor, adeta yaşamamışız gibi davranıyoruz.

        O günleri  unutmayanlar için 14 Mayıs bir milattır.Yani  olmak veya olmamaktır.Altılı masaya oyu vermeye teşvik etmek  için  “Her şey çok güzel olacakmış” gibi açıklamalar yapmaktadırlar.Oysa onlar da biliyor ki (Allah korusun ) Kılıçdaroğlu çıktığı günden itibaren şunları sırasıyla uygulayacaklardır:

-Gün geçtikçe bölücüler taleplerini artırarak davam ettirecekler,

-Başları ezilen ve yok olmaya başlayan terör örgütleri cesaretlenecek ve tekrar büyük eylemlere girişeceklerdir,

-Dış ülkeler zaten böyle bir fırsatı beklediğinden ülkemizi parçalamak için bu sefer açıktan terörizme destek verecekler,

-Böylesi durumlarda zaten i darbe yiyen ekonomi felç olacak bir çok insan işini ve gücünü kaybedecektir.

-Milletimizin 20 yılda elde ettiği kazanımlar çeşitli bahanelerle tek tek yok edilecek

 

 

UNUTMAYIN: 15 Mayıs sabahı (Allah Korusun) kaybettiğimiz durumda attan inip eşeğe binmeyeceğiz.Attan düşüp direk uçuruma yuvarlanacağız.Onun için ,bir sabah (15 Mayıs sabahı)  boşluğa uyanmamak için,ülken için,milletinin bekası için,çocuklarının geleceği için  ne olur “kindar düşünme dindar düşün”.