Mü'min... İman eden ve güven veren.Müslim... İslam'a inanan ve barış, sulh, selamet ilişkisi kuran.Ahlak... İnsan ilişkilerine getirilen çerçeve.Mü'min ahlakı... Mü'minin, hayatın tüm alanlarında insan ilişkilerinde oluşturduğu güven iklimi.

Rasulullah aleyhissalatü vesselam mü'min ahlakında temel çerçeveyi şöyle koyuyor:"Müslüman elinden ve dilinden başka müslümanların salim olduğu kimsedir."

Bu çerçeve "incitmeme" özelliği tarzında anlaşılabilir. Bu ahlaki özelliğin bir ileri boyutu ise "incinmeme" vasfı şeklinde ifade edilmiştir.İncitmemek... Yani bir başkasına karşı asla negatif tavır sergilememek. İncinmek, fiili bir güç kullanılmasına maruz kalmanın ötesinde, bir kalb kırılmasıdır. O zaman mü'min, bir başka kalbin kırılması karşısında duyarlı olacak. Asla bir kalb kırmayacak

İncinmemek... Kalbine, bir yanlışlıkla karşı karşıya kalsa bile, ötekine karşı bir negatif yük yüklememek demek. Negatif yükün birike birike, karşıt tepki birikimi oluşturacağını dikkate almak ve kalbini böyle bir birikime karşı arındırıcı bir donanıma sahip hale getirmek.

Buna göre mü'min ahlakı, bir kalbi kıvam gerektiriyor.Bu kalbi kıvamı "Doymuş bir kalb" olarak değerlendirmek mümkün. Kur'an'ın ifadesiyle "Mutmain bir kalb."

İtmi'nana ermiş bir kalb, Allah zikri ile doyurulmuş kalbdir. O da her an Allah Teala ile birliktelik idraki yüklenmiş olmak demektir.Allah zikri ile doymuş bir kalbe öfke gibi, kin gibi, hased gibi tahrip edici duygular nüfuz edemeyeceği için, o tarz duyguların yol açacağı davranış modelleri de devreye giremez.

Allah ile birliktelik deyip geçmemek lazımdır. Böyle bir kalbi dirilik, Allah Tealanın hoşnut olmayacağı bir rol içinde bulunmamayı da birlikte getirir.

Doymuş bir kalb, aynı zamanda, ruhi açlıktan ve ihtilaçlardan, sancılardan kurtulmuş bir kalbdir. Mütevekkildir. Hasbidir. "Allah bana yeter" doymuşluğundadır. Bu sebeple sekinete ermiştir. Durulmuştur. Dengelidir. Tatminsiz değildir. Bunlar, dengeli bir ahlaka zemin teşkil edecek ruh iklimini oluştururlar.

Buradan bakınca "mü"min ahlakı", mü'min bir kalbin ürünüdür.Mü'min toplumlarda aynı zamanda ahlak noktasında sorunlar gözlemleniyorsa, -ki gözlemleniyor- kalbi bir problemle karşı karşıya olduğumuzu düşünmemiz gerekiyor.

İslam, göz - kaş işaretiyle bile bir başkasını kınamanın, alaya almanın, gıybetini yapmanın doğru olmadığını bildirirken, elle, kol ile, hatta silahla bir başka mü'minin, bir başka insanın hukukuna halel getiren bir insan, İslam'ın insanın kişilik dokularına dair ölçülerini ahlaki disiplin haline getirememiş demektir.

İslam, bir hayvana ağır yük yüklemeyi bile, bir hayvana sövmeyi, dövmeyi bile, hatta hayvan üzerine binili iken karşılıklı sohbet yapmayı bile mü'mine yakıştıramazken, bunların artık çok ütopik davranışlar gibi algılandığı Müslüman toplumların İslam'la ilişkide çok derin problem yaşadığı apaçık bir vakıadır.

Yoldan, insanlara eziyet veren bir engelin kaldırılmasını "sadaka" olarak niteleyen bir dinin mensuplarının yolları işgal ediyor olması ciddi bir problemin varlığını gösterecektir.

Rasullullah ki, Kur'an'da, bizzat Allah Teala tarafından "Yüce bir ahlak üzere olduğu" bildirilmiştir. Rasulullah aleyhissalatü vesselam da kendi misyonunu "Ahlaki erdemleri tamamlamak üzere gönderildim" diyerek belirtmiştir. (DEVAM EDECEK)

Ahmet Taşgetiren-ALTINOLUK DERGİSİ-2014 - Ocak, Sayı: 335, Sayfa: 003