(Kaldığımız Yerden devam)

Mahrebuk Bozyiğit’in bu alaycı gülmesine fena halde sinirlenip, Bozyiğit’e sertçe bir tokat atar. Bozyiğit’in ağzından ve burnundan kan gelir. Bozyiğit kafasını kaldırır, ağzında biriken kanı yere halının üstüne meydan okurcasına tükürür ve ayağa kalkar. Burnundaki kana aldırmadan, burnunu çeker. Ve alaycı bir sesle;

-Hangi yıldayız, aydayız? Saat kaç? İçerdeki iki adam hareketlenmek istese de Mahrebuk kafasıyla durun işareti yapar ve sinirle yerine oturur. İki elinin dirseğini masanın üstüne koyar. Ellerini birleştirir. Ve düzgün bir Türkçe ile;

-2024 yılındayız. Sen 8 aydır burada elimizdesin. 5 ay mahzende idin. 2,5 aydır da hastanede idin. Bebekler gibi bakıldı sana. Toparladık seni.

Koltuğuna yaslanır. Devam eder. Bozyiğit ayaktadır. Bağlı elleriyle burnunu siler.

-Türk’sün. Biliyoruz. Askersin. Biliyoruz. Yaşına bakılırsa 40’lı yaşlardasın. Albay civarında bir rütben var. Muhalif denilen, sözde Suriye Milli Ordusu teröristlerinin militanı gibi davranıyorsun. Aldığımız duyumlara göre tüm Suriye ve buraya Şam’a yönelik bir operasyon yapacak teröristler için saha çalışması yapan ekiplerden birindesin. Ve anlamadığımız, bile, isteye, elimize geçtin. Yakalandın. Neler yaşayacağını, göreceğin işkenceleri de eziyeti de herhalde biliyorsun. Tamam da. Seni öldürmeyeceğimize nasıl güvendin? Ve gerçekte kimsin? Ve ve ve… (Bağırır) bu lanet kâğıtta yazan ne!

Bozyiğit, ellerini öne uzatır.

-Hımmm. O zaman, Çözün şunları. Konuşalım. Mahrebuk birden şaşırır. Adamlarına işaret eder. Elleri ve ayaklarındaki ipler çözülür. Bozyiğit oturur.

-8 aydır buradayım hemi. Kasım ayının kaçı bugün.

-Evet. Sonu da. Ne olacak?

-Güzel. Zamanı gelmiş o zaman.

-Neyin zamanı?

-Doktor Asena Yurtbey Çakır aynı yerde mi söyle? Bende kaçmanıza izin vereyim.

- O doktor bozuntusu Sednaya’da da. Aptal Herif! Ne diyorsun sen be. Salak mısın? Nesin sen! Kimi tehdit ediyorsun sen… Ne kaçması, kimden?

Tam o sırada kapıyı vurmadan içeri giren bir asker telaşlı bir şekilde Mahrebuk’a Arapça bir şeyler söyler. Bozyiğit çok iyi bildiği için arapça sözleri anlamıştır.

- laqad bada'at eamaliat fajr alhuriyati. 'aeda' albaeth yafiruwna. la 'ahad yastatie alwusul 'iilaa al'asadi. madha sanafeal ( Özgürlük Şafağı Operasyonu başladı. Baas üyeleri kaçıyor. Esad'a kimse ulaşamıyor. Ne yapacağız.)

Mahrebuk, bir anda koltuğuna yığılır kalır. Adamları da kendisi gibi şaşkındır.

Bozyiğit;

-Bak komutan… Hemen beni telsiz odasına götürün. Ve sizde buradan defolup gidin şimdi. Ya şimdi ya da… Mahrebuk, sinirle yerinden kalkar, belindeki silahı çıkarır, Bozyiğit’in başına dayar. Horozu kaldırır. Birden kapanan kapı sesiyle irkilir. Kafasını kapıya çevirdiğinde yanındaki adamların kaçtığını anlar ama geç kalmıştır artık. Bozyiğit, usta bir manevra ile elindeki silahı alır. Kısa bir boğuşmanın ardından ateş alan silahla cehennemine kavuşur. Bozyiğit dışarı çıkar. Kimse kimseyle ilgilenmemektedir. Herkes bir koşuşturma ve telaş içinde kaçmaya çalışmaktadır. Bozyiğit kısa bir araştırma ile telsiz odasını bulur. İçerdeki şaşkın iki görevliyi etkisiz hale getirip, telsizin başına geçer. Mesajını “Yalnız Kurt” mahyasıyla verir.

MRH-EYJUH-X-COOAMLO

593340G-511046B”

Türkiye -Özel Muhabere Birimi-

Telsiz operatörü yanındaki askere heyecanla bağırır.

-Komutan Cihan Yesil’e haber verin hemen. Doktor Asena Yaşıyor. Sednaya’da. Yalnız Kurt! Operasyon mesajını ve koordinatları verdi…

SON

(Not: Özel bir şifleme tekniğiyle kodlanmış mesaj- MRH EYJUH X COOAMLO-593340G-511046B ve gerçeği- KOD ASENA X SEDNAYA 33°39′54″K 36°19′43″D )

Kaleme aldığım koca bir senaryonun imbiğinden süzüp çıkardığım bir hikâye.

 Eyvallah

Bekir Aydoğan