"Kur'an ve Hz. Peygamberin (sav) tartışmaya açılması Müslümanlar için büyük tehlike" yazısını okuyunca, acaba kimler tartışıyor, diye merak etti. Video çöplüğü ya da video pazarı demesi konusunda tereddüt etse de ufak bir gezinti yaptı "youtube"de.

İlahiyatçı bir tefsir hocasının kısa videolarını izledi. O videoda Kur'an'ı anlamada "Arap aklının anlama biçiminden" bahsediyordu. "Bazı ayetlerin Arap aklı ve Arap kültüründe belli anlamlar ifade ederler bizler için bir şeyler ifade ediyor mu?" diye sorular soruyordu. Dinleyenlerden belki de hiç kimsenin kafa yormadığı noktalarda açıklamalarda bulunuyordu.

O profesör, "nasıl tarihselci olduğunu" ballandıra ballandıra anlatıyordu çocukluğundan hatıralarla hafif bir alaysı üslup eşliğinde.

Onların bu tür iddialarına karşı Müslümanları uyaran diğer doktor sıfatlı alim de bu yaklaşımların Kur'anın anlaşılmasına değil onun yanlış bir yöntemle tanıtılmasına sebep olduğunu vurgulamaya çalışıyordu.

Ardından bir köşe yazısı okuyan adam, yazarın "İslam düşmanları son yüz yılda saldırı alanını şöyle tespit etmişler; öncelikle hadisler konusunda şüphe uyandırılacak. Toplumda konu hakkında ne araştırma yapmış ne de araştırma yapmaya niyeti olan birileri "Bu hadis Kur'ana uygun mu?" soru kalıbıyla şüphesini her kafaya bulaştırmaya çalışan insanlar türetmeyi hedeflemişler.

Halbuki sahih hadis kitaplarından, sahih hadisler okuyarak hayatına yön vermeye gayret eden bir toplum oluşturmak niyetinde olsalar ne kadar güzel olurdu. Lakin bu araştırmaya niyeti olmayanlara farklı niyetlerle bir şeyler fısıldamak hakikati gizlemektir.

Yakın zamanda ise Kur'an'daki bazı ayetlerin ne anlama geldikleri konusunda farklı veya bambaşka yorumlar sebebiyle diğer ayetler hakkında derin bir endişe uyandırmışlardır bu zihniyet sahipleri. "Bunu da araştırsınlar, körü körüne iman etmesinler" savunmasının ardına gizlenmiş niyetleri fark etmek gerektiğini düşündü.

İnsan aklı çağrışımları iyi kavrar.

Avrupalılaştırılan Hıristiyanlığın içinde biri çıkmış (Martin Luther) Protestanlık diye bir kavram ortaya atarak ruhaniyetiyle vasıflanmış dini profan/dünyevi bir hale getirmek için çağdaş kavram ve bağlamda yorumlamaya çalışmıştır. Hatta bunlar İncil'deki Hıristiyanlık gibi bir kavram ile kitaba dönme çabasına girmişler lakin girdikleri yol ile vardıkları menzil çok farklı olmuş.

"Kur'andaki İslam" kelimesini duyan bir akıl "eyvah bu cümle ile Kur'an-ı da Protestanlaştırmaya mı çalışıyorlar" korkusuna gark etmiştir.

Diğer dinlerin başına gelenler İslam'ın başına da gelmesin diye canhıraş mücadele edenlerin yaptıklarını değerli buluyordu adam. Aslında muhafazakarlık damarı ağır bastığını fark etti. Bu güne kadar sahip olduğu şeyin doğru olduğunu biliyor ve öylece kabul ediyordu. "Yeni" denilen şeylere hemen tavır aldığı da dikkatinden kaçmıyordu.

Saf bir akılla şunları düşünmüştü.

Kur'an daha iyi anlaşışsın diye çabalayan bir tefsircinin dersini dinleyenler Kur'andan uzaklaşma, kitaptan soğuma gibi bir ruh halini yaşadıklarını Kur'anın savunucusu alim zata iletince olanlar olmuştu. Tefsircinin iki üç dakikalık videoları değil piyasadaki bazı kitapları okunuyor tespitler yapılmış cevaplar videodan aktarılmıştı.

Lordlar kamerasındaki İngiliz bakanın "Kur'anı Müslümanların elinden almalıyız" cümlesine Said Nursi'nin dediği gibi "Kuranın nasıl sönmez nur olduğunu tüm dünyaya haykıracağım" gayretine eş bir Kur'anı çağın idrakiyle söyletme çabasını görüyordu adam.

"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar" gibi başkaları için zikredilmiş ayet-i kerimeyi "ne dediğini veya neler söylemek istediğini" tam anlaşılmamış bir tefsirci için söylemeyi doğru bulmuyordu. Lakin şeytan insanın aklına her şey getiriyor.

Fakat adam etraflıca dinlemeden etmeden bir şey demeyecekti. Hatta kendisi Arapçayı bilmediğinden dolayı aynı konuda araştırma yapan alimlerin sözünü dinlemeyi prensip edinmişti. Bu sefer de öyle yapacaktı. İki farklı görüşü, iki bilen insandan dinleyecekti. Belki de iki güzel niyetli insan olarak görecekti onları, belki de aklı ile tartacak gönlü bir tarafa doğru akacaktı.

Kur'ana karşı bağlılığını, Kelamın günlük hayatını yönlendirmedeki etkisini asla unutmayacaktı. Rahmanın kelamının bir harfinin bile çağdaş yorumlara feda etmeyecekti.