Doğu Türkistan'da zulüm bitmiyor... İnançlarından dolayı Müslümanlar akıl almaz işkencelere maruz kalıyor. Kendi kişilikleri zedelendiği gibi kimliklerini de yok etmeye çalışıyorlar.
Bu zulüm yıllardır bu şekilde ilerleyip gitmekte. Çin zulmünden kaçıp ülkemize gelen ve burada hayat sürmeye çalışan insanlar farklı yöntemlerle Çin zulmünü anlatmaya çalışıyorlar. Fakat sesleri çok cılız, çok zayıf çıkmakta... Bu sebeple onları duyanların sayısı da gücü de az.
Bilmek, sorumluluk vuruyor insanların sırtına. Öğrenince evvelen rahatsızlık hissediyorsunuz. İnsanın insana yaptığı bu zulüm karşısında aciz kalmak insani damarlarınızı patlatıyor. Bu zulüm gözünüzün önünde olsaydı sağa sola davranır, etrafta bulduğunuz herhangi bir şey ile bunu savmaya çalışırdınız.
Artık Türkiye'de Müslümanlar meydanlara çıkıp ne İsrail hakkında ne Amerika hakkında ne için hakkında herhangi bir zalim hakkında haykıramıyor, daha haykırıyoruz. Elimize kalemimizi alıp oturduğumuz köşelerden yürek yangınımızın dumanlarını savurmak için üflüyoruz.
Anlatmak için YouTube'da yayınlanmış videoları izlemek yeterlidir. Babası büyük bir din adamı olan delikanlıyı dinledim. "Evimize çin askerleri girdi, İslam dini müsaade etseydi intihar ederdim o manzara karşısında" dedi.
İnegöl Sivil Toplum kuruluşu üyelerinden bir dostum şöyle bir mesaj paylaştı: "Abiler, kardeşler Doğu Türkistan ikinci bir Endülüs olma yolunda. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Bu zulmün engellenmesi için sesimizi ve çabalarımızı yükseltmemiz gerekiyor..."
Tüylerim diken diken oldu. Çünkü Endülüs Emevi Devleti'nin yıkılışına, çağdaşı Osmanlı Devleti'nin elini uzatamayışı geldi aklıma. Bazen zulüm gözünün önünde olur da elin, kolun, dilin bağlı kalır, acizlik içinde geberirsin günlerce. Dünyalık zevkler ve rahatlık seni sarmıştır, sen kımıldamaz olmuşsundur. "Evet, mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Eskiden böyle zamanlarda neler yapıyorsak gönlümüzü rahatlatıcı ne hareketler çekiyorsak mutlaka onları da yapmalıyız."
Daha evvelden zalimlerin yüzüne bağırdığımız gür seslerimizi kınından çıkarmalıyız. Zalimin zulmüne dur demeliyiz. Sonucunun ne olacağını biz bilemeyiz. Görünürde zalimler bu zulümden eteğini çekecek değillerdir. Lakin bizler elimizdeki imkanları kullanarak Müslüman Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırarak insanlığımızı da göstermiş oluruz.
Daha yakınlarda Türkçe konuşan milletler bir araya geldi ve Türkiye'ye destek açıklaması yaptılar. Dünya üzerinde mazlumların sesi olan Türkiye'nin yanında olma açıklamaları bizi sevindirdi. Bu birliktelik dünya üzerindeki Müslüman Türk halklarına yapılan zulümlere de dur diyebilecek güçtedir.
Ancak malumunuzdur ki yaptırım uygulamak güçlülerin işidir. kilometrelerce öteden bir şekilde ekonomik olarak siyasi olarak ya da başka açıdan yaptırımlardan söz etmek uluslararası güç ile alakalıdır. Bunca zamandır insanlığın vicdanı olan ülkemiz ve insanımız her vakit mazlumlara yardım etme kudretindedir.
Yani demek istiyorum ki eskiden zalimlere karşı dik duruşumuzu şimdi devletler düzeyinde yapmalıyız. Birlik oluşturarak, yaptırımlardan söz ederek icra edebilir ve etmeliyiz de. Bu mazlumların Müslüman olması ya da Türk olması gerekmez. Açıkça insan haklarına tecavüz söz konusuysa orada olana karşı bir itiraz yapılması, bir ültimatom verilmesi gerekir.
Bireysel anlamda yapabileceklerimiz de vardır. Muhabbet meclislerinde doğu Türkistan'da Müslüman Türk kardeşlerimize yapılan zulümleri dinlemek öğrenmek ve bunlarla alakalı bilgilendirmeleri paylaşmak. Sosyal medya elimizin altında, her türlü itirazı ve isyanı bu zemin üzerinden yapabiliriz.
Vicdanınızı rahatlatmak, insanlığımızı kurtarmak anlamına gelecektir. "Hak geldi, batıl zail oldu" ayeti ne bağlı gönüller Hakkı haykırmak konusunda dilsiz kalmamalı...