Sevgili ablacığım,
Sana bu mektubu, mektubun pek kullanılmadığı veya göz ardı edildiği zamanlardan yazıyorum. Okullarımız yorucu ve sıkıcı biraz da üzücü haftadan sonra tatile girdi. Ancak Müslümanların yapacak çok işi olduğunu söyleyen ablalarımızı dinlediğimiz için üç günlük bir eğitim programına katıldım.
Tatile giren kimilerinin günün çoğunu uyku ile geçirmeyi dinlenme kabul ettiği, kimilerinin çılgınca ve bolca eğlenme zamanı bildiği bir zamanı bizler iyi Müslümanlar olabilmek için bu kız yurdunda bir araya geldik. Okuyacak ve dinleyerek, seyrederek ve görerek öğrenecek ve eksikliklerimizin bir kısmını gidereceğiz inşallah.
Pazar akşamından eksik arkadaşlarımızın olmasına rağmen gelenlerle toplandık. Pazartesi ilk konuğumuz bir edebiyat öğretmeni idi. Bizim okulumuzdan, İnegöl İmam Hatip Lisesinden mezun olmuş bir öğretmen. Onu bize yakın kılan şey aynı yoldaki yürüyüşe önceden çıkmış olması idi. Konuşması bir edebiyat öğretmeni ahenginden ziyade bir ilahiyatçı görüntüsü veriyordu.
Salona girdi. Elindeki siyah çantayı beyaz zeminli geniş masanın üzerine bıraktı. Çantanın fermuarlarını sağdan ve soldan çekerek açtı. Projeksiyonu, kablolarını çıkardı ve masa üzerindeki küçük bilgisayara bağladı. Kürsüyü bize yakın bir yere koydu ve üzerine de projeksiyonu yerleştirdi. Görüntü güzel değildi ancak şimdilik idare ederdi.
Kimimiz uzun pardösülerimizle kimimiz pantolonumuzun üzerine giydiğimiz montumuzla ama istisnasız hepimiz rengarenk başörtülerimizle kolçaklı bordo sandalyelerdeki yerimizi almıştık.
Sevgili ablacığım,
Sıkıcı bir konuşma başlayacak ve ben bir an önce bitse de vazifeyi savsak diyordum. Ancak "Çalışmalarda Kadının Yeri" başlığını duyunca irkildim ve tüm dikkatimi topladım. Orta sıralarda oturuyordum. Vücudumu sağa sola devirerek hafif dağınık kır saçlarının haline dikkat etmeden akıcı konuşmasını ağzı açık dinledim, dinledim, dinledim.
Bazı hayat prensiplerini güven dolu bir ses tonu ile zihnimizin ortasına ekiyordu. "Bilgi, üç şekilde öğrenilir" dedi. Birkaç arkadaş not tutuyordu. Bunları yazmamız gerektiğini ve bir gün ihtiyacımız olacağını hatırlatınca kalem defter aramaya başladık. Devamla, "Bir bilgiyi, duyarsınız ilme'l yakin olarak öğrenirsiniz. Bir bilgiyi görerek öğrenirsiniz bu da ayne'l yakin olur. Bir bilgiyi yaşayarak hissederek, görerek öğrenirsiniz bu da hakka'l yakin olur. Bunları bir bir not ettik.
Haaa... Söylemeyi unuttum. Başlamadan önce Bosnalı Fatihi Sultan Mehmet Korosunu ve solisti Sejla Kadiç'ten ilahi dinledik. Bembeyaz örtüsü içinde parıldayan siması ve sesi çok güzeldi, kulaklarımızı pası silindi. Hayatımda ilk defa duyuyordum. Bosna ilahi gurubunu internetten izlemeyi kafama koydum artık. Söz açılmışken dersin sonlarına doğru "Maher Zain'in Ya Nabi Salam Alayka" ilahisini dinledik o anlamlı klibini izledik. Selam sana ya habiballah
Sevgili ablacığım,
"İlk önce İslam'a hizmet etmiş güzel insanların isimlerini zikredip başlamak isterim" dedi yaşı kırkı aşmış edebiyat öğretmeni. Musa'yı Firavun'un sarayında büyüten asil Asiye'yi, İsa (as)'ın annesi iffet abidesi Hz. Meryem'i, Efendimiz (sav)'in vefakar ve fedakar eşi Hz. Hatice annemizi, en çok hadis rivayet eden hanımların hocası Hz. Aişe (ra) -ki kıskançlığından da birkaç kelime ile bahsedildi- cennet kadınlarının seyyidesi Hz. Fatıma (ra)'ı, Mısır zindanlarının tanığı Zeynep Gazali'yi, Rabia meydanının taze gülü Esma'yı ve isimlerini anamadığımız mücahideleri anarak başlamasından etkilenmedim desen yalan olur.
Bizler tatil boyunca ne kadar ilim öğrensek azdır. "İnsan niçin ve nasıl mücadele etmesini bilmesi için alt kültür sağlam olmalı" dedi ve bizi imtihana çeker gibi bazı fıkıh soruları sordu; "Kişi ne zaman seferi olur, yani kaç km. sonra?" Çekinerek cevap verdik; "90 km." Ardından bir soru daha; "seferlikte namazı kaç rekat kılarız?" Yine sessiz bir ses tonu ile "iki rekat" dedi bazıları. "Mestin süresi kaç gündür?" sorusuna cevap veremedik. Zira her evde sıcak sular akıyordu çeşmelerden, mestle bir işimiz olamazdı. Bir de yaşlılar kullanıyordu mestleri genellikle, bizler bilemedik tabii. "Mukim olanlar için bir gün, seferi olanlar için üç gün" olduğunu iki lafın arasında öğrenmiş olduk.
Sevgili ablacığım,
Demek ki bizim daha alt kültürümüz bile hazır değildi. Namazlarımız bile tam değil maalesef. Namazlarımızı erkanı ile kılmaya çalışacak ve "Allah'ın dinine yardım edin ki Allah da size yardım etsin" hükmü gereğince şimdi hocalarımızdan ve ablalarımızdan dersler dinleyerek bilgimize artırıyoruz. Sizlerin de burada olmanızı, bazen yatakhanelerde, bazen yemekhanede, bazen namazlarda, bazen de kütüphanede muhabbetler ederdik.
Bu sefer olmasa da bir sonraki programda birlikte olmak dileğiyle hayırlı ve sağlıklı günler dilerim.
Seni Seven Kardeşim
.