Sevgilinin merhametini anlatıyordum sınıfın ortadan dikilmiş en gerçekçi halimle. Sevgiliden bahsetmeyi, saatlerce bahsetmeyi, hiç durmadan O'ndan söz etmeyi o kadar çok istiyordum ki... Akıllı tahtadan öğrencilerime seyrettirmek istediğim videoları bile unutuyor dum zaman zaman.
Hz. Peygamberin (sav) merhametini anlatmak, genç gönülleri merhamet ırmağıyla sulamak taze zihinlerde merhamet çiçekleri yetiştirmek istiyordum.
Yüce Rahman'ın en büyük merhametinden biri de Hz. Peygamberin (sav) yeryüzüne gönderilişi ve O'nun bir rahmet peygamberi olarak görev yapmasıydı. Bu anılmaya değer bilgilerden, insanı onarmaya yetecek değerlerdendi. Onun merhameti insanlara, hayvanlara, dağlara taşlaraydı... Merhameti anlatmak ile Hz. Peygamberi (sav) anlatmak arasında hiçbir fark yoktu. Hatta Sevgiliden bahsetmek metafizik bir olguyu ete kemiğe büründürmekti benim için.
(Parantez içi bir not düşeyim buraya. Milli Eğitimin ya da başka kuruluşların tertip ettiği bazı seminerlerde Kur'an-ı Kerimin ayetlerinden bahsedilmemesi, O konu hakkında Allah'ın ve Peygamberin (sav) sözleriniden istifade edilmemesini çok büyük bir kusur veya eksiklik olarak gördüğümü belirtmeliyim.
Cinsel istismar konusunu dinledik dün. Orada da harika sunum yapan uzman psikologtan böyle bir cümle duymadık. Kanunlarla sınırları çizilmiş, yasal kurallarla yüklenen sorumluluklarla bu işlerin oluvereceğini sanmak yeterli değildir. )
"Ben güzel ahlakı tamamlamak tamamlamak için gönderildim" buyuran Sevgili, bütün güzel ahlakın mücessem/çözümlenmiş/görünür olmuş halidir. Soyut kavramlar insan zihninde çok fazla canlanmayabileceği için etkili olmayabilir ancak gözüyle gördüğü, kulağıyla işittiği veya gönüle hissettiği her şey insanda daha kalıcı olurdu.
Merhametin faydalarını, merhametin hakikatini, merhametin hayata yansımış şeklini vesaire konuşurken birden merhametin zararları aklıma geldi.
Bu kadar değerli ve kıymetli bir kavram acaba zararlı olabilir miydi? Evet, adaleti sarstığı zaman merhamet de tehlikeli bir hal alır. Aslında adaleti sarstığı zaman ismi merhamet olmaktan çıkar belki de. Lakin söyleyenler ya da öyle davrandığını zannedenler maalesef bu ismi kullanırlar.
Adalet; suç ile cezanın dengelendiğinde ortaya çıkar. Adalet uygulandığında vicdanlar rahat eder. "Her vicdan mı?" sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet, sadist, çıkarcı, menfaatçi bencil ruhlar müstesna. Kalb-i selime sahip olmayanlar adaletten rahatsız olurlar çünkü onlara göre dünya "Rabbena hep bana" anlayışıyla çalışır döner.
Masum insanların kalbi Adalet uygulandığında rahatlar mutlu olur. İnsan fıtratı, adalete ayarlanmış ve adaletle kurgulanmıştır. Bir yerde suç varsa, o yerde suçun değeri kadar ceza da olmalıdır. Suçluyu affetmek veya suçu görmezden gelmek, mazluma büyük bir zulümdür. Merhamet, adaletin tatbik edilmesinde kendini gösterir. Olması gerekenleri büyük bir incelikle, olması gerektiği gibi yapıldığında merhamet duygusu her daim kendini gösterir.
Allah, Kur'an-ı Kerim'de merhametli davranıp da Allah'ın koyduğu sınırları açmayın buyuruyor. Bir kavme olan kızgınlığını sizi adaleti uygulamaktan men etmesin mealinde ayetler vardır. Yani taş yerinde ağırdır sözü mucibince her şey yerli yerinde olmalıdır. Pasifik veya aşırılık sınırı aşmak anlamına gelir. Bakın iki ayette ne diyor.
Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma. (Nisa : 105) Adalet yaparken kitabın sınırlarına uymak da en büyük merhamettir. Kitapsız kanunsuz adalet olmaz.
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
İltimasın olduğu yerde ne adalet olur ne de merhamet. Merhamet sanılan şey aslında bir zulüm çarkının dönmesine vesile olur...