Soru: İnsanları etkilemek çok mu önemlidir ki Dalie Carnecie isimli yazarın bir kitabını öğrencilere paylaşıp konuşma konuları belirlediğiniz...

Cevap: Evet, zaman zaman çok amaçlı salona gidip onların toplum karşısında konuşmalarını istediğimde "Ne anlatayım hocam!" diye sormaları beni büyük bir sıkıntıya gark ediyor. Tabii bazen yeri geldiğinde: "Tamam" diyorum, "Bahset." Işık görmüş tavşan misali donup kalmış öğrencim "Ne anlatayım?" sorusunu tekrarlıyor. Ben de altını çizerek "Tamam işte, ne'yi anlat" diyorum. Meseleyi hafiften anlamış gibi bir daha soruyor: "Ne'nin ne'sini anlatayım." Ben de: "Ne işe yaradığını..." anlat "olmayaydı ne olurdu halimiz, onu anlat" gibi cümleler kurunca öğrencinin geldiği noktada: "Hocam dersimiz felsefe mi, edebiyat mı?" sorusuyla muhatap oluyorum. Yani anlayacağınız öğrencilerimiz toplum karşısında derdini söylemek konusunda, fikrini beyan etmek konusunda oldukça zayıf...

Soru: Öğrenciniz konuşurken ya da konuşmaya başlamadan önce en çok sıkıldıkları noktalar nelerdir sizce?

Cevap: "Şimdi ben de bunu defalarca düşündüm. Niçin konuşmuyorlar ya da konuşamıyorlar... Lakin tek bir cevap ya da sebep bulamadım yani birçok sebebi olabilir. Bu kişiye bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu kadar çok sebep, tek bir sonuca bağlanıyor; suskunluğa, konuşmamaya varıyor. Belki öğrencilerimizi tek tek ya da grup olarak düşünüp sebeplerinin çeşitlerinin fark edebiliriz.

Bazı öğrenciler fıtratı gereği çekingen. Toplum karşısında konuşamıyor. Tabii bu masumlara saygı duyuyoruz. Lakin teslim olup böylece bırakmıyoruz. Çünkü biliyoruz ki insanoğlunun gelişimi her daim devam ediyor. Aşarız diyorum. bir-iki prova yapalım sonrası tamam. Suskunluğunu yenip başarılı konuşmalar yapanlar da oldu mazide.

Soru: Başka farklı sebebi olanlar da var mı acaba?

Cevap: Bazıları da ah bir başlasam diyor. Bazıları da nereden başlayacağımı biliyorum ama sonrası... Bahanesi çok... Kimi de bir tutturursa, gelişme bölümü su gibi akıp gidecek ama zihnini zorlamadan önce başlığı tespit ediyor. Sonra bir cümle, iki cümle... Derken üç... Veee aniden elektrikler kesiliyor. Ne söyleyeceğini tasarlayamıyor. Bir önceki cümle ile bağlantısını kurup farklı bir açıdan ele almayı ya da başka bir kaynakta da farklı türlü söylenebildiği aklına gelmiyor. Bu durum öğrencilerin zihni kalıpları olduğunu gösteriyor, sanıyorum.

Soru: Farklı bir sebep daha var mı?

Cevap: Tabii olmaz mı? "Yanlış bir şey söylersem bana gülerler mi, korkusu sanırım geniş yer tutuyor. Bu da karma eğitimin getirmiş olduğu bir sonuç galiba. Kızlar daha çok erkeklerden; erkeklerin de kızlardan çekildiklerini ele veriyor. Ontolojik bir noktadan bakarsak bu çok Tabii ve doğal bir şey bu. Asıl yapay olan şey, toplumun ve bireyleri doğal yapısını bozacak şekilde müdahalelerde bulunmak.

Siz sormadan ben söyleyeyim. Bazı öğrencilerde farklı fikirlerde olduklarını sanıyorlar. Belki de dışlanmaktan korkuyorlar. İşte en büyük sorun da bana göre bulur. Fikrini açıkladığında sosyal bir baskıyla ya da şiddetle karşılaşabileceklerini düşünmeleri... Toplumun henüz yeterince eğitim görmedikleri ile alakalıdır. Senin fikrin sana; onun fikri ona deyip geçmek gerekiyor.

Zıt fikirleri olana saygı, hoşgörü ve şiddetsizlik kabul gördükçe daha medeni bir toplum olacağımızı hissediyorum. Öğrencilerimizin, test soruları çözen robotlar halinde dönmemesi için onların sosyal aktivite içinde bulunmaları sportif faaliyetlerde bulunmaları çok elzem bir durumdur.

Kitabın konusuna dönecek olursak.

"Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı" isimli kitabı yıllar önce okumuş ve oldukça etkilenmiştim. İnsanları kendini sevdirmenin yolları, insanları üzmeden fikirlerini değiştirmenin yolları, tartışmayı kazanmanın yolları gibi başlıklar açarak bize kör noktalarımızı anlatıp elden geldiği kadar iletişimi kuvvetlendirmek istediğim için bu kitabı onlara parça parça dağıtım... Onlar kitabın bölümlerinden okuyup özetleyecekler kendi fikirlerini de katıp bize sunum yapacaklar. Ne anlatalım hocam sorusunu da cevaplamış olacağız.

Tabii en büyük sorun şu: Herkesin sahnede çok güzel konuşuyor olması mı gerekiyor? Bu olmasa insan yaşayamaz mı? Ya da meslek icra edemez mi gibi fikirler de vardır ve doğrudur.

Ama biz bu çalışmamızda istiyoruz ki insan evladının kendi yaratılışının sınırlarını ufuklarını görsün. Yine konuşma yapmaz ise yapmasın. Annelerimizin kızlarına söylediği bir söz vardır, meşhur. "Kızım benim için yap, kendin için öğren."

İnsan evladı 60 yıl 70 yıl yaşıyor da kendi kabiliyetlerini bilmeden şu dünyadan göçüp gidiyor. Ve biz öğretmenler İşte bunun için varız. Çocuklarımızın gelişimi için bazı zaman zorlamalar yapmak gerekiyor. Umarım hayatlarında unutulmaz bir anı olarak kalır.

Temenni, öğrenciniz için verdiğiniz sıradışı mücadelede başarılar diliyoruz.