Ortaokul son sınıf öğrencisi her Cuma akşamı gitmiş olduğu dernekte yine bir sohbet dinleyecekti... Kış sezonuna girildiğinde etkinliklerin çoğu Ateş Karıncaları Gençlik Hareketi Derneği'nin avlusunda yapılırdı. Kürsüden hitap eden hocalar, abiler çok güzel şeyler anlatır, hem ruhunun hem de gönlünün doyduğunu hissederdi. Burada öğrendiklerini evde çay saatinde abisinin ve ablasının duyması için annesine ballandıra ballandıra anlatır, haberkolik babası bile onu dinlemek zorunda kalırdı. Oğlunun gittiği yerlerde böyle güzellikleri öğrendiğini gördükçe "Allah razı olsun Tarık Abinden" derdi.

Bir Eylül akşamı takvimler yine cumayı gösterirken hayatındaki en etkili konuyu dinleyeceğini bilemezdi. Anlatılanlar her nasılsa zihninin zirvesine altın harflerle yazılıyordu sanki. Bu Cuma bir saate yakın süren konuşmanın sonunda, çenesinin yorulmasından vaktin kırk dakikayı geçtiğini anlayan kürsüdeki Hoca, herkesi tebessüm ettirip sohbetine son vermişti. Muhabbete başlarken besmele, hamdele ve salvele çekmesiyle asmalı avludaki uğultu semalar yükselir, kaybolur ve gözler kürsüyü kıble edinirdi

Henüz ortaokul son sınıf öğrencisi, bu çağlarda dinine, ahlakına ve kültürüne ait daha birçok bilgiyi, samanların arasından mıknatısın demir parçalarını topladığı gibi topluyordu. Gözünü kırpmadan dinliyor ve sohbetten sonra ikram edilen çayı yudumlarken konuşmanda kritiğini yapıyorlardı arkadaşlarıyla. "Bu akşamki sohbet çok güzeldi. Çok istifade ettim" dediğinde, yan sandalyede oturan arkadaşı "Evet hem ben beğendim hem de abilerimiz tek tek hocamızın yanına gidip faydalı sohbet olduğunu söylediler. Hatta bir tanesinin ayda bir hocamızı davet edelim" dediğini duydum. "Vallahi hocanın fıkra ile sohbete başlayıp O heyecanla farklı örnekler verip imanın hayatımızdaki önemini vurgulaması benim aklımda kaldı"

"Fıkrayı hatırlıyor musun? Toparlayamazsam tamamlayıver. Temel kürsüye çıkmış ve söze başlamış. Buraya gelinceye kadar konuşacaklarımı bir ben biliyordum bir de Allah biliyordu. Şimdi sadece Allah biliyor..." "Yani temel anlatacaktın unutmuş değil mi? Çok komikti. İyi ki bu derneğe geliyoruz iyi ki böyle sohbetleri dinleyebiliyoruz. Nice arkadaşımız var ne bunlardan haberdar ne de böyle nasipten nasiplenirler"

"Oğlum bize çağıralım o zaman bir dahaki haftaya. Gelsin diğer arkadaşlarımız da dinlesin." "Bak hoca ne güzel söyledi Peygamber Efendimizin hadisini: Allah'ı ve Resulünü her şeyden çok sevmek, mümin kardeşini Allah rızası için sevmek, ateşe düşmekten korktuğu gibi küfre düşmekten korkmak."

"Oğlum, sahabe; Peygamber Efendimiz (sav)'i görmüş, sohbetinde bulunmuş onu o kadar çok sevmişler ki savaşlarda ona saplanacak oklara bile göğüs gelmişler. Onlar "anam-babam sana feda olsun ya Resulallah" diyorlarmış." "Biz o günlerde yaşamadık" dedikten sonra bir yudum havlu çayından ve "biz de buralara gelip Peygamber Efendimiz (sav)'in muhabbetini dinler gibi dinliyoruz hocalarımızı. Hem ne dedi hoca "biz de birbirimizi seversek Allah için imanın tadını alabiliriz." "Çıkarsız menfaatsiz yalakalık yapmadan sizi Allah için seviyorum" deyiverdi.

Ortaokulun son sınıf öğrencisi son yudumu aldığı çay bardağına masasına bırakırken "benim en çok hoşuma giden şey, hocanın imanının ne işe yaradığını sormasıyla başladı. Gerçekten de günümüzde birçok insan ne yaparsa yapsın, benim ne işime yarayacak bu" diye soruyor. "İman bir insanın ne işine yarar? İşte bunu açıklaması benim çok dikkatimi çekti. Bir de imanı, farkına varmadan en çok kullandığımız elektriğe benzetmesi çok güzeldi. Eğer elektrik olmasa, evde prizler olmasa, herhalde hayat durur. Bir de buradaki oksijeni çekiversek herkes boğulur ve ölür oksijensilikten benzetmesi dikkatimi çekti. Yani iman her şeye hayat veren, harekete geçiren fonksiyonu gösterir. İmanın insanı dönüştürücülüğüne de dikkat edilmesi gerekiyordu bence. Hani bir yazar iman ateşe benzetmiş ya kitabında. Ateş, her değdiği yeri yakar; yakamazsa kavurur, dedi ya o da beni çok etkiledi. Hakikaten biz buraya geliyoruz, sohbet dinliyoruz. Bakıyoruz yavaş yavaş değişiyor, olgunlaşıyoruz. Bizim arkadaşlarımız sigaraya başlarken bizler okumaya, spora, namaza başlıyoruz. Onlar kız peşinde koşmaya, kız tavlamaya çalışıyorlar biz de sohbette bilgi avlamaya çalışıyoruz değil mi?" Bir de imanın nura benzetilmesi de güzeldi. Eğer iman olmazsa her şey karanlıkta kalır, ne biçimi görülüyor ne varlığından haberimiz olurdu. İman nuru yandığı zaman herkesin, her şeyin değeri-kıymetli ortaya çıkıyor." "Son cümlede benden olsun da kalkalım artık dedi bir arkadaşı: "imam Müslümanın elindeki kora benzer. Onu tutsa eli yanar, bıraksa iman koru söner. Elimizi kavursa da imanımızı bırakmamalıyız. Çünkü o bizi Cehennem ateşinden korur inşallah."

Çay parası verecekti biri fakat çayların derneğin ikramı olduğunu söylenince dualarla kapıdan çıktı.