Acaba başka neye bağlayabiliriz her şeyi? Mesela "sen de her şeyi paraya bağlıyorsun canım!" Olmadı bu. "Sen de her şeyi parayla ölçüyorsun. Dinin imanın para olmuş" Hah bu daha yakıştı, para için biraz daha uygun bir ifade oldu.

Böyle zamanlarda ilk düşünmemiz gereken şey; what is this? Yani kurduğumuz cümlenin ne anlama geldiğini bilmek, kısaca, tanım yapmak demek.

"Her şeyden" kasıt nedir? İnsan hayatının bölümleri, parçaları ya da kısımlarıdır, diye verilecek bir cevap toplu bir ifade olarak doğrudur. İnsanın özel hayatı olur, toplumsal hayatı olur... İnsanoğlu alışveriş yapar, kılık kıyafet beğenir, gönlünü hoş tutup eğlenmek ister, duygu ve düşüncelerini yazmak diler, yorulduğunda ayaklarını uzatıp film izlemek ister, olur olmaz meclislerde siyaset konuşmaya başlar, spor dallarından herhangi biriyle uğraşır ya da çenesini çalıştırır, vb...

"Her şey" diye kastedilen şeyler, toplam olarak insanın hayatına ya da toplumun hayatına tekabül eder. Bu da kitabı ifadeyle kültür ve medeniyet hudutlarını belirler. Yani bir kültür bütün unsurları ile beraber din kaynaklı olabilir?

Din kaynaklı olması; dini vaaz eden, dinin kurallarını koyan alemlerin rabbi Allah'ın kulları için seçtiği kurallardır, demek istenir.

Din kelimesinden çıkıp da mevzuyu Allah'a bağladığımız zaman boynumuz kıldan incedir diyesimiz gelir. Çünkü zamanımızda "İslam diye" zikrettiğimiz din algısı, 14 asır evvel Cenab-ı Allah'ın, Hz. Peygamber (sav)'e indirdiği ve Hz. Peygamber (sav)'in o dini açıklamak için söylediği sözlerden, davranışlardan ibaret değildir.

Tarihi süreç boyunca İslam'ın yorumlanmasında Arap aklı/yorumu, Türk aklı/yorumu ya da batı aklı/yorumu gibi unsurlar da işin içine girmiş, hatta bir sürü gelenekten farklı unsurlar da karışmış. Ayrıca yine birçok alimin farklı görüşleri ile biçimlenmiş bir din olduğu düşünülür.

Lakin bugün 'din dendiği vakit" bütün bunların hepsi düşünülmeden oluşturulan din algısı üzerinden tepkisel yorumlar yapılmaktadır. Hele hele gençler, 3-5 kelime ile bildiklerini sandıkları ve yasaklar bütünü diye tanımladıkları din algılayışı bireysel özgürlüklerini ket vurduğu için pek de memnun olmazlar dini söylemlerden.

Bireysel özgürlüklerin vurgulanması, insanın kutsanması, nefsin ilahlaştırılması... Dinin geri plana eğitilmesi ve dinin ötekileştirilmesi sürecini doğurmuştur. Özgür, bağımsız, renkli, şenşakrak, hoş, nefse uygun hayatı sembolize eden modern, çağdaş, laik yaşam karşısında; insanı şerefli bir kul yapan, insanı Allah'ın sevdikleri arasına katan İslam dinini, o yasak, bu yasak, şu yasak gibi tanımlamalara hapseden anlayışlar yer almaktadır.

"Her şeyi dine bağlayan"insanlar İslam dininin gönderiliş gayesini, insanın ebedi hayat karşısındaki tutumunu, Allah'ın vaat ettiklerini bilmek ve sakınmak üzere gönderdiği emirleri canı gönülden bile-isteye, bilgiye dayalı bir yaklaşımla kavrarlar. Onlar için din, eşittir hayattır.

Hayatı oluşturan her ne varsa, hayatı yaratan ile dini gönderenin biricikliği noktasında eşitlenir. Hayatın ve ölümün sahibi ile dinin sahibi Allah olduğuna göre her şeyi Allah'a göre yapmayı Allah'a göre tasarlamayı bir bilinç hali olarak kabul eder ve teslim olur.

Her şeyi dine göre yorumlamak, dine göre yapmak konusunda gönlünde bir sıkıntı duymaz. Eğer Allah'ı ilah olarak kabul etmiş, Rabb olarak Allah'tan razı olmuşsa, nefsinin arzu ve heveslerine teslim olmaktan uzak durur.

Bir şey dine göre değilse ya neye göredir? Ya şeytana göredir ya da İslam dininin dışındaki herhangi bir unsura göredir ki bu da dinimizce reddedilmiştir.

Her şeyi İslam'a göre düşünenler ile her şeyi İslam dışı düşünenlerin birlikte yaşadığı bu toplumda, orta yolu bulduğunu sananlar -bazen dine göre, bazen nefse göre iş çevirenler- bulundukları konuma biraz daha dikkat etmeliler.