Altı yaş çocuk eğitimcisi genç hanımefendi: "Bu akşam, yaradılış yani fıtrat üzerine konuşalım. Muhabbetimizin konusu bu olsun" deyince başladı yolculuk.

Bu yolculuk insanın özüne doğruydu. İnsanı anlama, insanı temelden kavrama çabası olacak anlaşılan. "Yüzeysel düşünmek varken nereden çıktı bu derin yolculuk?" demeden aklına gelen ilk soru şu oldu. Bir yolculuk söz konusu ise başlangıcı olduğu gibi bir varış noktası da olacaktı.

"Allah'tan geldik yine Allah'a döneceğiz" ifadesi bunu açıklar. Lakin yolculuğun süreci an'lardan oluşan ömürden ibarettir. İşte bu süreç içinde fıtrat yani yaratılış her şeyi belirleyen bir zemindir demek için henüz erkendi. Ekrana görüntüleri yansıyanlarla birlikte düşünmeye başladılar. "Fıtrat nedir, fıtrat deyince neler aklımıza geliyor?" sorusunu. Bilim tarihçisi genç hanımefendi önündeki sözlüğü karıştırdıktan sonra "Türk Dil Kurumu'na göre fıtrat kelimesi, yaratılış, tabiat anlamlarını taşımaktadır." açıklamasını yaptı.

Konuşan: "Soru sormak düşünmektir ve düzenli soru sorulduğunda insanın zihin dünyasında geniş açılımlar söz konusu olabilir. İyi bir soru bereketli zihin toprağına saçılmış tohum gibidir. Hem her an yanımızda sözlük bulunduramayabiliriz değil mi?Belki de zihin googl'umuzda, fıtrat sözcüğü geçen cümleleri hatırlayıp az çok tahminler yürütebiliriz fıtratın ne oldu hakkında.

Konuşan: "Bu ilk adımdan sonra acaba Kerim olan kitapta böyle bir cümle var mı? Sonra hadis-i şeriflerde bu kelimenin kullanıldığı satırlar? Ardından "sözlerin büyüğü büyüklerin sözleridir" kaidesinin gereğini yapmalı. Bu da yetmez ise günlük hayatta kullandığımız ibarelere dikkat edeceğiz. Bu zihin işletme süzgeci elle tutulur bir şeyler verir.

Kur'an-ı Kerim'de "Onları dağlar gibi dalgalar sardığı zaman, dini tamamen Allah'a tahsis ederek O'na dua ederler. Ama kurtulup, karaya ayak bastıklarında, içlerinden bazısı orta yolu tutar. Ayetlerimizi gaddar ve nankör olanlardan başkası bile bile inkar etmez." buyururken bu anlamı yakalayabiliyoruz.

Hadis-i şeriflerde ise "Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar." ifadesini hatırlıyoruz.

Bu ve benzerleri bilgilerden yola çıkarak fıtratın yaradılış olduğunu ve yaratılışta mevcut bulunan kabiliyetleri, yetenekleri ihtiva ettiğini düşünmek zor değil.

Ayrıca somut ifadelerle soyut anlamların daha rahat anlaşılmasını sağlayabiliriz. Bu da anlamı ortaya çıkarmada sağlam adımlar attırırken meseleler arasında kuvvetli kıyaslamalar yapmaya vesile olabilir. Konuya dönersek.... Fıtrat, tabiat ve vahiy arasında çok sağlam bir bağlantı olduğunu fark ederiz. Çünkü bunlar Allah'ın kudretinden zuhur eden şeylerdir. Üslup sahibi bir şairin şiirlerini ya da yazarın hikayelerini ismini bilmesek bile eserinden tanırız. Öyleyse fıtratı yaratan, tabiatı yaratmıştır; tabiatı yaratan, vahyedendir demek doğrudur.

Şöyle bir benzetmede ufkumuzu açabilir. Fıtrat toprak gibidir, yani zemindir yani altyapıdır. Her şey onun üzerine inşa edilir.

Sözü genç ilahiyatçı hanımefendi alıp devam etti: "Hocam, imtihan ile fıtrat arasında da bir bağlantı görüyorum ben. Yani imtihanımızın nasıllığı ya da niceliği fıtratımızın karakterine bağlı sanki.

Aldı sözü konuşan: "Bu anlamda her insanın fıtratı, ortak özellikler taşırken DNA'sındaki farklılıklar gibi kişiyi kendisi yapan yani kimliğini oluşturan ve diğerlerinden farklı kılan özelliklerini de ihtiva eder. Herkes yaratıldığı fıtrat üzerinden imtihana girer ve ona göre bir sonuç elde eder.

Evet, mademki fıtratların farklılığını kabul ediyoruz bu sebeple bir fıtrat sahibi farklı bir fıtrat sahibinin aynen kendisi gibi davranmasını beklememeli. Sonuç olarak insanların her biri, herhangi bir olay karşısında farklı tepki verme kabiliyetine sahiptir. Fıtrat, tepki verme ile sınırlı iken tepkinin çeşitliliği kimliğimiz oluşturan özelliklere işarettir.

Sözü alan İslami ilimleri tahsil eden genç hanımefendi. "Ben fıtrat ile tevhid arasında da bir bağlantı görüyorum. Yani insanın yaradılışında tevhidi kabullenecek büyük bir kabiliyet söz konusudur.

Bu ilham ile Konuşan, sözüne devam etti:

Evet, yukarıdaki ayeti kelimede buyurduğu gibi ölümle burun buruna geldiğinde inkar eden insanlar bile "Allah" der. Bu hal insanın ruhuna vurulmuş soğuk fıtrat damgasıdır. Peki, insan nasıl oluyor da inkar ediyor. Galiba burada GDO'lu fıtratlar söz konusu. Nasıl ki gıdaların genleri ile oynuyorlar ve yine benzer gıdalar oluşturuyorlar. Demek ki insanın fıtratıyla da oynandığında tevhide yatkın fıtratı, inkar etmeye zorluyorlar.

Diyetisyen genç hanımefendi söz alarak: "Evet, hocam bütün GDO'lu yiyeceklere dışarıdan müdahale edilerek yapıları değiştiriliyor"

deyince Konuşan'ın fikri dalgalandı:

Bu ifadede çok güzel oldu. Yani dışarıdan müdahale ifadesi. İnsan evladı, tek başına bir adada kalıverse, içindeki Allah'ı birleme ve Allah'a ibadet etme duygusunu da açlık ve susuzluk duygusu kadar hakikatli hissedecektir. Lakin içinde doğup büyüdüğü toplumun gelenekleri, örf ve adetleri, inancı, dünyaya bakış açısı, insan fıtratına müdahale kabul edilince özgün yapısını bozuyor. Böylece dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, ölüm sonrası hesap verileceğini unutarak başka değerler ortaya koyuyor ve ona göre yaşıyorlar.

GDO'lu fıtrat oldukça dikkat çekici bir ifade.Bunu başlık olarak kullanmak gerekir.

İnsanın duygu, düşünce ve davranışları, fıtratına ve inşa etmiş olduğu kimlik unsurlarına yansır.

Hani Peygamber Efendimiz buyuruyor ya: "Benimle gönderilen ilim ve hikmet bol ve bereketli bir yağmura benzer. Bu yağmur öyle bir toprağa düşer ki toprak o yağmurdan istifade eder ve diğer canlılara nebatat bitirir. Başka bir toprağa düşer o toprağın kendisi istifade etmez fakat başka canlılara istifade ettirir. Bir de başka bir toprağa yağar ki o toprak kayar, ortaya taş/kaya çıkar. Demek ki insanların fıtratı bu biçimde şekilleniyor. Yani ilimle, bilgi ile muhatap olan fıtratın kimisi bereketli kimisi bereketsiz olabiliyor.

Fıtrat zemini üzerinde yol alıp başlanılan noktaya gelmek en büyük hedef olmakla beraber hakikatli bir yaşam inşa etmek niyeti gercekleşecektir dünya hayatında. Benzerlerinden, taklitlerinden uzak, hesabı kolay verilebilecek bir hayat yaşamak temennisiyle.