Geçen gün Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri ile "Etkili ve Lider Öğretmenlik" başlıklı bir konuşma yapmam istendi. Öğretmen arkadaşlarıma okumalarımdan ve tecrübelerimden elde ettiğim bilgileri paylaşayım istedim. Lakin burada sizlere bahsedeceğim konu daha bir önemli. Etkili öğretmenlik yapmak ne kadar mümkündür sosyal medyanın bütün öğrencileri büyülediği böyle bir dönemde. Etkili öğretmenlik yapmak ne kadar mümkündür yatağını bile toplayamayan öğrencilerin özgürce benlik kasırgalarında savrulduğu böyle bir dönemde...

Bilirim bu cümlelerime itiraz edecek değerli fikirler olacaktır. Onlara canı gönülden katılıyorum. Çünkü insanlar için kurabileceğimiz her cümlenin bir örneği vardır.Etkili öğretmenlik yapabilmenin en önemli ayağı nedir? Bence "etkilenmiş bir öğrenci/öğretmen" olmaktır. Tahsil hayatı boyunca etkilendiği bir öğretmeni varsa onu rol model alacağı kaçınılmazdır diyesim geliyor. Bir öğretmenin, hayatını aydınlatan bir öğretmeni olmuşsa bilgi ışığı ile onun yüreğini harlamışsa biliniz ki o genç öğretmen de başka yürekleri tutuşturacaktır. Fedakar ve cefakar öğretmenlerimizi asla unutmayız fıtratımızda vefakarlık varsa.

Öğretmenin sermayesi bilgisidir. Bunu da sesi soluğuyla öğrencilerine üfler. Tabii tutum ve davranışlarıyla da o güzel bilgilerin yaşanabilirliğini ispat ve ikram eder öğrencisine. Sevgi dolu gönlü ile muhabbet aşılar genç nesillerin yüreklerine. Din dersi öğretmeni bir davetçidir, bir mübelliğdir aynı zamanda. Gönül ikliminden serptiği kelimeler, bol bereketli yağmurlar gibi topraklara yağacak ve milletin geleceği apaydınlık olacaktır. Tüm mesele doğru sözleri (en doğrusu Allah'ın sözüdür) doğru bir üslupla aktarmaktan ibarettir. Fakat bunları söylerken bir öğrencinin önündeki handikapları da fark etmiyor değiliz. Öğrencinin zihninde öğretmen ile sosyal medya karşı karşıya savaşmaktadır.

Muhabbetle öğretmenini sevse bile, arkadaş çevresi ve sosyal medya kasırgaları bir öğrencinin öğretmeninden etkilenme katsayısını düşürür. Bizim gibi liselerde görev yapan öğretmenler, rengarenk bir kültürle öğrencilerinin karşısına geçip bilgilerini aktarırlar. Tabii bazen fikirler farklı olur, tutumlar daha farklı... Bu fotoğraftan farklı yorumlar çıkarır öğrenciler.

"Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı" diye söyleyen Yunus Emre, sözün ne kadar tesirli olduğunu beyan etmiştir. Doğru, faydalı ve zamanında söylenmiş bir söz, hedefini bulmuş bir ok misalidir. İşte burada etkilenme gözler önüne serilir ve öğrencide değişimler başlar. Önce duygusal olarak değiştiğini hisseder sonra kelimelerle ifade eder. Ardından da davranışlar olarak kendini ortaya koyar.

Din dersi öğretmenlerine yaptığım bu konuşmada en çok vurguladığım nokta şuydu: Dünya ve ahiret mutluluğu için gönderilmiş İslam dininin, öğrencilerin bireysel ve sosyal hayatındaki izlerinin net biçimde görünmemesi. Benim tespit edebildiğim kadarıyla öğrencilerimizde dini duyarlılık biraz zayıflamıştır. Haram-helal çizgisi solmaya yüz tutmuştur. Namaz kılanların sayısı azalmıştır. Dini hakikatleri "bana göre" ya da "şu hocaya göre" gibi ifadelerle parçalanmış yorumlarla sadece sohbetlerin konusu haline getirmiş durumdadırlar.

Dedim ya herkes kendi çevresinde gördüğüne ve niyetine göre yorum yapar. Her sosyolojik yorumun da mutlaka bir karşılığı vardır. Lakin etkili öğretmen olmak için bir şeye daha ihtiyacımız var: Cesarete yani cesur olmaya... Sadece din dersi öğretmenleri değil diğer branştaki tüm öğretmenler de bilmelidir ki yüce İslam dini (buna Allah'ın düşüncesi, fikri, fiilleri de diyebiliriz) her dersin ana teması olmalıdır. Allah'ın kuvvet, kudret ve ilmi çerçevesinde eklenmelidir. Coğrafya öğretmeni dağları, denizleri anlatırken Allah'tan bahsetmeli. Biyoloji öğretmeni Rabbimizin yaratmasından; fizik öğretmeni, kimya öğretmeni eşyaların yaratılışındaki ilahi hakikatin izlerinden... Tarih ve edebiyat öğretmenleri vs. vs. tüm derslerde Allah'ın kelimeleri kullanılmalıdır.

Dedim ya her şey usulüne ve imkanına göre bahsedilmeli. Kalplere hükmeden Rabbimizin tesiri ve müdahalesi ile var olmuş konularda, O'ndan bahsetmemek, sözü O'na bağlamamak acaba günah mıdır? Bir hakikati bilerek ya da bilmeyerek gizlemek bir kusur mudur? Ne gerek var demeyelim? Bir eser, yazarı anılmadan zikredilmesindeki eksiklik kadar barizdir mesele.

Şimdi din dersi öğretmenlerinin yapması gereken şey bütün zümre öğretmenleri ile diyaloga geçip onlara kendi branşlarıyla alakalı İslam'ın fikirlerini söylemek olmalıdır. İşte cesaret tam da burada geçerlidir. Çünkü Din dersi öğretmenlerinin konumu diğer öğretmenler gibi değildir. "Biz de öğretmeniz diğerleri gibi" deyip kendi kabuğuna çekilirse daha başlangıçta "kalite kaybına" uğradığını söyleyerek bitirelim sözlerimizi.