Nereden geldi aklıma bilmiyorum. Nereye götürür onu da bilmiyorum. Ancak düşünme alanı olarak iyi bir çerçeve çizebilir. Beraber çalışalım burada.
Şimdi sevgili okuyucu, bir hal-bir durum düşün ki hoşnut olunacak bir hal olmasın. Bir başarı sonrasını, bir kazancın ardını, bir vuslatın sabahını kast etmiyoruz, sanırım.
"Beter" kelimesi ile ifade edilecek bir şeyler yakalayın. Mesela, başınız veya dişiniz amansız bir ağrıya tutulmuş olsun. Beklediğiniz kazancınız yanlış adamlar yüzünden uçup gitmiş olsun. Size gönül vermemiş bir kıza bağlanmış olun mesela. Sınavlardan düşük notlar almış olun. Vs. vs...
Düşüncenin birinci basamağını başarıyla geçtiniz. "Beter"i tespit ettiniz. Hadi bir adım sonrasını düşünelim, yani yukarıda yazdıklarımın ötesini. Başınız ağırıyor ama alacak paranız ya da kullanacak ilacınız yok hatta ilaç da almışınız ama hala geçmiyor. Üstelik tecrübeli biri "bu tür ağrılar bir zaman devam eder" denildiğinde vay halinize. Acizlik okyanusunda boğulur gibi olursunuz, değil mi?
Böyle durumlarda "Allah var, dert yok" / "Allah bes baki heves" deyip gönlümüzü rahatlayabilir miyiz? Bilemiyorum. Her şeye rağmen anlamın kaynağı Allah'ın ismini zikredebiliriz. Zaten "gönüller Allah'ı anmakla mutmain olur.(tatmin olur/yatıştır)
Beterin beteri vardır diyerek içinde bulunduğumuz sıkıntılı hali bir şükür atmosferine çevirebilir miyiz? Bir darbe de yıkılıp gideceksek dayanıklılığımız hakkında sorgulamalar yapabilir miyiz? Size bırakıyorum.
Kitapta söyle cümlelere rastlarsınız. "Onlara dünyada rezillik-rüsvaylık ahirette de elim bir azap vardır." İşte beterin beteri denilen şey bu olsa gerek. Bir annenin merhametinden daha fazla kuluna merhametli olanın gazabına muhatap olmaktır, beterin beteri. Hani derler ya "tuz koktu." İnsanlar, kokmasın diye tuzlarlar ama artık tuz da kokmuş. İşin dibine varılmış artık.
"Beterin beteri var"a bir örnek de "Gençliğe Hitabe"de yer alır. O metinde olumsuz şartlar beş kademede sıralanır.
"İstiklal ve Cumhuriyetine kast edecek düşmanlar dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili(temsilcisi) olabilirler." Bu, birinci beter haldir. "Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kalelerini zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış olabilir." İkinci beter hal de budur. "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet hatta hıyanet içinde olabilirler." Bu da üçüncü beter durumdur. "Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler." Bu da dördüncü beterdir. Bir de bunların yanında "Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." Bu da beşinci beter vaziyettir.
Yani işimiz sadece Allah'a kalmış. Ne güzeldir işi Allah'a kalanın. Zaten istenen de budur. Keşke, bu kadar bela, eziyet, sıkıntı, zahmetten sonra olmasa. Nimetlerin hakkını şükrederek de Allah'a ulaşıversek. Varlık, azdırıyor insanları. Yazık oldu cami kuşu diye bilinen sahabe Salebe'ye. Zekatını Efendimiz (sav) zamanında vermedi, sonraları Hz. Ömer de kabul etmedi.
Yokluk, metafizik bir gerilim oluşturuyor. Sarsıyor, uyandırıyor. Tüm sıkıntılardan sonra Allah'ın yardımı varsa, Rahman'ın merhameti tecelli edecekse beterin beteri bize ne yapabilir ki Her hal ü kar da içimizde şükreden bir gönül çırpınıyorsa, beterin beteri dokunmaz bize. Bize öğretilen odur ki; bela istenmez, savaş talep edilmez lakin vuku bulduğunda sabredilir ve geriye dönüp kaçılmaz.
Sosyal ve siyasal olaylara bakınca, var olan ihtilaflar bizi üzse de (beter bir hal olsa da) teselli olacak durumlarda var. (Henüz beterin beteri bir halde değiliz) Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet içinde olmadıkları gibi millete hıyanet içinde değiller. Memleket dahilinde müstevlilerin, sömürücülerin siyasi emelleriyle menfaatlerini tevhit edenlerin uyanmasına vesile olabilir bir durumdur yaşadıklarımız.
Beterin beteri her zaman kötü değildir vesselam.
.