Değerli okurlar müsaade ederseniz bugün yazmayayım. Çünkü kafam çok karışık, gönlümde belli belirsiz bir hüzün var.

"Ne oldu, geçmiş olsun, diye sorarsanız..."

Tam manası ile tarif edemiyorum. Lakin bazı sebepleri var tabii ki. Sizde de olmuştur belli belirsiz sebeplerle canınız sıkılmıştır. Neden olduğunu bir türlü bulamazsınız. Belki bulursunuz da söyleyemezsiniz çevrenizdekiler incinecek diye. Bazen de tehlikeli sularda yüzmek manasına gelir söylediğinizde.

Malum dinimize, inancımıza, edebimize elimizden geldiğince sıkıca yapışmaya çalışıyoruz. Bu konularda gerek nefsimizde gerekse toplumda bir olumsuzluk gördüğümüzde "Allah için" canımızın sıkıldığını hissediyoruz.

19 Mayıs kutlamaları vesilesi ile okulumuzda yapılan ufak bir programdan sonra gençlerimizin çılgınca eğlenmesi neden beni mutsuz etti, biliyorum. Biz böyle eğlencelerin, kızla erkek ayrı olarak yapılmasını isteriz. Kızların kendi arasında yaptıkları eğlencelerde belli ahlaki ölçülere uyulmasını da bekleriz. Erkeklerin ise daha yiğitçe daha delikanlı tavır ve hareketlerle eğlenmesini talep ederiz.

İllaki bir eğlence modeli olacaksa... Bizim halk oyunları kültürümüzde gördüğümüz, hanımların hanımca hareketler yapması; erkeklerin yiğitçe mertçe kıvrak hareketlerle onun sahiplenmesi hoşumuza gider. Çünkü halk irfanı, halk anlayışı daha derin güzellikler barındırır bağrında.

Batıdan çalınma erkeklerle bu şekilde dans etmeleri ruhumda bir sızı oluşmasına sebebiyet verdi. Başka bir mekanda başka bir ortamda olsa gitmezsin olur biter. Lakin okulun bahçesinde böyle kıyafetlerle arzı endam edilmesi beni her zaman mutsuz etmiştir.

Esasında bir Müslümanın eğlence kültürü yok mu, diye uzun zaman düşünürüm. Tefekkür meclisleri, zikir halkaları gelir gözümün önüne...

Getirilen tekbirler, çekilen salavatlar inanmış gönlümü mest eder. Ebedi mutluluğa gölge düşürmeyecek her türlü meşru yani dinimize uygun ortam beni rahatlatır.

Bize zorla giydirilmeye çalışılan batının kokuşmuş ahlak ve kültürü, gençlerimiz tarafından düşünülmeden çılgınca icra edilmesi korkutuyor beni.

Sadece şunu sormam gerekiyor: Samimiyetle Allah'a ve resulüne iman eden, ahiret gününde verilecek hesaba göre yaşamak isteyen insan böyle ortamlardan sakınmaz mı?

Yetişkin Müslümanların bir kısmı toplumdan uzak kendi meclislerinde oturup kalkıyor. Diğer kısmı, çağdaş modern kültürlerin ahlak işgali karşısında eli kolu bağlı sessizce oturup bekliyor. Diğer bazıları da bu konuda mücadele edilmesi gerekir diyenlere "herkesin kendi aklı, kendi fikri" diyerek susturmaya çalışması daha acınası bir hal...

"Bedenimde değil ruhumda sızı" diyor ya o meşhur türküde... Bir peygamber tavrıyla, büyük bir sabırla tebliğ, davet ve de uyarı vazifesi yaparak Müslüman gençliği tekrar müslümanlığa davet etmek gerekiyor.

Dünyevi ideoloji ve fikirleri bir kıyıya fırlatarak gençlerin iman ve ahlakla alakalı problemleri için kafa yorarken canımız sıkılıyor. Çözümde çaresiz kaldığımız zamanlarda farklı endişe ve korkuları da ruhumuzda hissediyoruz.

Anne babalar, çocukların baskısından korkar oldular. Çocuklar, arzu ve isteklerinin baskısından illallah ettiler. Ama şimdilik herkes fotoğraf çekiliyormuşcasına gülümsüyor. Bütün bu olanlar karşısında müsadenizle bugün yazmayacağım.