"Biz, her Peygamberi, kavminin dili ile gönderdik" buyuran ilahi kelama karşı "(Ey peygamber) Biz, senin ne dediğini anlamıyoruz!" diye cevap veren bir kavmin diyaloğu konusunda düşünmek gerekmez mi?

Meseleyi hemen "kuşak çatışmasına" bağlayıp kurtulmak istemiyorum bu düşünce ikliminden. Evet, "dede-torunun dilinden anlamıyor" deyip 20 yılda değişen nesillerden bahsetmek, klasik bir muhabbet konusudur.

Benim derdim, kronolojik tarih sıralamasıyla evvel ile ahir arasında yani ilk ve son arasındaki dil farkı değildir. Aynı zamanda ve aynı mekandaki insanların farklı dil oluşturmalarıdır meselem.

Düşünelim, belagatın üst seviyesinde kavminin dili ile konuşan bir Peygambere, kavmin ileri gelenleri (mele ve mütref olan) yani sistemin sahiplerinin "anlamıyoruz" demesi nasıl yorumlanabilir...

Hani şu, suyu tatlı ve suyu acı olan iki denizin sularının karışmıyor olması gibi... Aynı çağda, aynı yaşta olup da birbirini anlamayan insanların temel sorunu; "yetiştikleri kültürel ortamdır" diye düşünüyorum.

Malumunuz, insanlar kelimeler ve kavramlar üzerinden "mana" inşa eder ve onları anlatırlar. İşte "dini kültür" ortamında yetişen ile "modern kültürel ortamda yetişen" aynı biçimde duyumsayamaz ve anlayamaz oldu. Kelimelerin anlamını bilse dahi ruhunda aynı yankıyı bulamaz ki harekete geçsin.

Peygamberler, içinden çıktıkları kavimlerin en karanlık, en günahkar zamanlarında gönderilip "Yapmayın! Etmeyin!" deyince toplumdaki insanların şaşkınlıkla ürkek "Nasıl böyle der? Nasıl böyle düşünür?" gibi bakışlar ve fısıldaşmalar yüzüne yansır.

Aslında uzatmadan söyleyeyim derdimi... Lakin, belki önemsemeyeceksiniz, belki yine özgürlük "kalkanı" ardına saklanacaksınız ya da beni "kala kala bu konuya mı kaldın?" diye eleştireceksiniz. Ben konuyu "dini sosyal bir sorumluluk" çerçevesinde söylemek/vurgulamak isterim. Kılık kıyafet meselesi hala da önemli...

Bu mesele modern dünyada yaşayan Müslümanlar için önemlidir. Tesettür ölçüsünü beyan eder, geçeriz ama modern çağdaş kafalar alabildiğine şekilci ve dayatmacıdır.

Özgürlük konusunda bile baskıcı davranıyorlar. Emretmeden özendirerek reklamlarla, propagandalarla bireyleri etkiler ve tektipleştirir. Adına moda der, yenilik der, cesaret der ama yine de kendi biçtiği kıyafeti giydirir gençlerin üzerine.

Yırtık pantolon dönemi sonrası açık göbekler piyasaya sürüldü. Bu salgın döneminde, dikkatimizi çekiyor.

Belli yaş aralığında, ortaokul-lise çağlarındaki gençlerin küçük bir kısmı, hem eşofman ile hem de göbekleri açık bir kıyafetle sokaklarda, parklarda, duraklarda genel örf ve ahlaka aykırı tutum sergiliyorlar. Özgürlük kavramının gölgesi oldukça geniş tabii (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)