İslâm’ın oluşturmayı hedeflediği ideal kişiliği ifade eden insan-ı kâmil olmanın kilometre taşlarından biri de kuşkusuz doğruluktur.

Doğruluk, âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde genelde “doğru sözlülük” anlamında “sıdk” ve “doğru davranış” anlamında “istikamet” kavramıyla yer alır.

Kalp, söz ve amel olmak üzere üç boyutu olan doğruluk, müslümanın özünde, sözünde ve davranışlarında dürüstlüğünü ve hakkı gözetir olmasını ifade eder. Bunun zıddı; hile, yalan, bâtıl, iki yüzlülük ve sahtekârlıktır.

Doğruluk, insanî ilişkilerin temelini oluşturur. Hangi seviyeden olursa olsun insani ilişkiler ancak doğruluk zeminde gelişen güven duygusu üzerinden kurulabilir ve sürdürülebilir. “...Biz (Peygamberlere) yüce bir doğruluk dili verdik.” (Meryem, 19/50) âyetinde ifade buyrulduğu gibi Yüce Allah tarafından Peygamberlerin tamamının özü, sözü ve davranışları doğru kişilerden seçilmesi ve doğrulukları üzerinden onların birer rol model gösterilmeleri (Meryem, 19/41, 54) tam da bu yüzdendir.

Doğruluğun müslüman birey açısından erdeme dönüşmesinin imanî şartından sonra belki de en önemli adımını; özü, sözü ve davranışları doğru olanlarla birlikte olmak teşkil eder. Bu itibarladır ki Yüce Rabbimiz  “Ey iman edenler! Allah'tan korkunuz ve doğrularla beraber olunuz.”  (Tevbe, 9/119) buyurmuştur. Zira doğruluk, doğrulardan tecrübe edilerek öğrenilir. Bu yüzden atalarımız hem işin bu tarafına hem de olumsuz tarafına dikkat çekmek için “Üzüm üzüme baka baka kararır; arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözlerini zihinlerimize nakşetmişlerdir.

Rabbimizin “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hûd, 11/112) buyruğunu harfiyyen yerine getirme noktasında kendimizi var gücümüzle zorlamak doğruluğu erdeme dönüştürebilmenin bir diğer önemli adımını teşkil eder. Efendimiz (s.a.v.)’in “Aleyhine de olsa doğruyu söyle!” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2/32) tavsiyesi buna işaret eder.  Doğruluğun zor olanı kişinin aleyhine olanıdır. Buna muvaffak olan kalanına hayli hayli muvaffak olur.

Efendimiz (s.a.v.) dosdoğru olmanın nasıl bir şey olduğunu  Hz. Ali’ye “Allah’ım beni doğruluğa; ok gibi dosdoğru olan doğruluğa ulaştır...” (Müslim, Zikir 50) diye dua etmesini tavsiye ederek “dosdoğru ok” benzetmesi üzerinden örneklendirmiştir.

Nasıl ki eğri ok  hedefe ulaşmaz, aynı şekilde eğri müslüman da Allah’ın rızasına erişemez.  Yunus Emre’nin Tapduk’un dergahına niçin her defasında dağdan dümdüz odunlar kesip getirdiğini soranlara “Bu kapıdan eğri olan giremez” diye cevap vermesi bu yüzdendir.

Basın İlan Kurumu Yönetimi’nden Şanlıurfa Valisi Şıldak’a ziyaret Basın İlan Kurumu Yönetimi’nden Şanlıurfa Valisi Şıldak’a ziyaret

Ezcümle eğri olan Cennetin kapısından giremez. O halde emrolunduğumuz gibi “sıdk ve istikamet”  üzere dosdoğru olmaya çalışmalıyız.

Derviş Makas / Büyükorhan Müftüsü

Editör: Ramazan Yavuz