Çünkü parayı başının üstüne koyanları değil, ayağının altına koyanları severim.

Uzun yıllar önce bin bir düş kurarak Los Angeles/Hollywood'a geliyorsunuz...

En önemli amacınız aktör olmak, filmlerde rol almak.

Parasız ve işsizsiniz.

Arkadaşlar ediniyorsunuz.

Ve çoğu gecelerinizi onların evlerindeki kanepelerde yatarak geçiriyorsunuz.

Usul usul Hollywood'da tutunmaya çalışırken 14 gençlik arkadaşınızın her anlamda, insani ve mesleki yardımlarını görüyorsunuz.

Aradan yıllar geçiyor ve artık çok ünlü, çok başarılı ve çok zengin bir yönetmen ve aktörsünüz.

Bir akşam o 14 arkadaşınızı yemeğe evinize davet ediyorsunuz ve oturacakları koltuklara daha önceden birer ufak çanta koyuyorsunuz.

Yemeğe başlamadan önce onlara; ''çantalarınızı açabilirsiniz!'' diyorsunuz gülerek.

Çantalar açılıyor ve 14 arkadaşınız şaşkınlık içerisinde;'' hayır, olamaz, inanılmaz!..'' diye bağırıyorlar.

İçlerinden çoğu; ''hayır bunu kabul etmiyorum!'' diye şiddetle reddetse bile, siz gülen yüzünüz ve tüm sevimliliğinizle hepsine de çantaları kabul ettiriyorsunuz.

Çantalarda tam 1'er milyon dolarlık isme yazılmış çekler vardır.

Bu sıra dışı yemeği ve cömert armağanı sizden ve o 14 arkadaşınızdan başka kimseler duymuyor ve bilmiyor.

Aradan yine yıllar geçiyor ve bir gün, o 14 arkadaşınızdan biri, o geceyi anlatmaya karar veriyor.

Ve olay duyuluyor.

Utanmanıza hiç gerek yok bayım.

Çünkü sizin adınız George Clooney...

Sizi hep sevdik.

Şimdi daha çok sevdik...

NOT:Bu olay tamamen gerçektir.

Ve bir ufak ayrıntı;

Clooney arkadaşlarına verdiği çeklerdeki 1'er milyon doların tüm vergilerini de kendisi ödemiş ve 14 arkadaşının ellerine net 1 milyon geçmesini de sağlamıştır.