Okullar sömestri nedeniyle eğitim hizmetine ara verdi, bu ara vermeyle birlikte öğretmenler de işine ara verdiler. İnsanlar bir meşguliyete ara verip yeniden devam etmek istemesi durumunda önceki faaliyetlerinde düşmüş olduğu hatalarını telafi etme imkanı elde edebiliyor. Hatalarını telafi etmek kişinin vicdanına ve kendini yenileme isteğine bağlı. Hataların telafisi ve kişinin vicdanıyla baş başa kalmak isteğini yalnızca öğretmenlik mesleği ile sınırlandırmak yanlış olur, bu isteği bütün mesleklerde ve yaşamın her döneminde yaşamak çok önemli. İş yoğunluğunun ardından evine giden bir insan bütün yorgunluğuyla evinde dinlenmek ve huzur bulmak ister. Kişinin kendisinin huzurlu olması tek başına yeterli değil. Kadim kültürümüzde 'Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir' paradigmasını yaşamının merkezine alan insanlar, yaşam şartlarından zorlanan insanların varlığından huzursuz olur.

Yazımın başında öğretmenler işine ara verdiler diye belirtmiştim, özellikle tatile çıktılar diye yazmadım. Toplumun aydın kesimini öğretmenler oluşturmakta ancak öğretmenlerin ne tatile çıkma ne de eğlenme hevesi kalmadı. Toplum öyle bir ortamda yaşamaya başladı ki hayat pahalılığı öyle böyle değil ciddi anlamda insanların alım gücünü etkilemekte. Bu etkilenmeden her ücretle çalışan olduğu gibi öğretmenler de etkileniyor. Çalışanların ücretlerine yapılan yüzde 30,5 artışın reel piyasanın gerçekleriyle örtüşmediğini bilen bir vatandaş olarak geçim sıkıntısı çeken insanları gördükçe toplumsal bir arılanmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Toplumsal arılanmada ancak iş başındaki diğer insanların da dinlemeleri, yaptıkları hataları sorgulamaları, çalışmalarına bir süreliğine de olsa ara vermelerine bağlı. Bilim insanları, uzun süre bir işle meşgul olmanın insanlarda mesleki körlükleri de beraberinde getirdiğini iddia etmektedir, o zaman bütün çalışanlara zaman zaman dinlenmeleri için fırsatlar vermek gerekiyor, bu hem insan sağlığı için hem toplum sağlığı hem de yönetim sağlığı için olmazsa olmaz gibi görünüyor.

Konu ücretlerin artışında açılmışken yazılı basında çıkan ancak okudukça insanın gülesinin geldiği röportaj vari bir haber okudum. Beşikteki çocukların bile adını bildiği, kendisini devlet adına çalıştığını iddia ettiği bir kurumun üst düzey yöneticisi şu cümleyi kurarak röportajına devam etmiş 'Ben 84 milyon insanın sorumluluğunu taşıyan biri olarak görev yaptığımın bilinciyle çalışıyorum.' Bu cümleleri okudukça içimden isyanla karışık gülesim geldi. Rahmetli Erbakan bu gibilere 'Sizi gidi, sizi' derdi. Şimdi beyefendi çalışanların anasını ağlattı, ısmarlama verilerle enflasyonu düşük çıkardı, şimdi de büyük bir sorumluluk taşıyormuş gibi 'Ben 84 milyonun sorumluluğunu taşıyorum, veriler ne ise o bizde manipülasyon yapılarak veri düzeltilmesi olmaz.' gibi gerçeklerle örtüşmeyen açıklama yapıyor. Buna da yine rahmetli Erbakan'ın şu sözüyle cevap vermek istiyorum 'Hadi oradan'

Piyasalar çok karışık, insanlar henüz hazırını yemeye devam ediyor, sular çekilince, cüzdanlar boşalınca eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenler, şartların değiştiğini görünce köprünün altından çok suların geçtiği belli olacak ama iş işten geçmiş olacak. Bazı tuzu kurular kendilerinin sahip olmuş olduğu imkanlara herkesin sahip olduğunu zannediyor ve insanların yoksunluklarını görmezlikten geliyor. Bu yoksun görme ukalalıkla birlikte insanlara tepeden bakmaya kadar varıyor. Bunların tavırları 'Ekmek yoksa pasta yiyin.' İronisini yapan, halkıyla dalga geçen, halkın dertleriyle dertlenmeyen yöneticilerden farkı ne? Hiçbir farkı olmaksızın halktan kopuk aynı tavırlı.

Elektriğe, akaryakıta, doğalgaza şöyle böyle değil epey okkalı zam geldi. Daha 2022'nin zamları faturalara yansımadığı halde faturalar hatırı sayılır büyüklükte. Dövize olan talep nedeniyle dövizdeki artış bir şekilde frenlendi, bu frenlenme işinin bir gecede yapılması bir vatandaş olarak benim kafamda bir takım istifhamlar oluşturmadı dersem doğruyu söylememiş olurum. Bu kadar mucizevi bir yöntem vardı madem insanlar niçin yanlış yatırım yapmaya yönlendirildi. Hiçbir bilimsel çalışma ya da açıklama ya da ekonomik gerçek, insanların sermayesinin bir gecede %33 değer kaybettiremeyeceğini açıklayabilecek verilere sahip olmadığını düşünenlerdenim. Burada bir manipülasyon yapıldığı apaçık, birilerinin bir şekilde tabiri caizse malı götürdüğü de apaçık, bunu hissediyoruz ama ispat etme durumumuz ne yazık ki yok. Akaryakıta fahiş ücret artışının yapıldığı bir ortamda, marketlerden indirim beklemek ülkemizin ahvalinin halkımız tarafından iyi anlaşılmadığını gösteriyor.