ORDA KARPUZ YETİŞMEZ

Seksenli yılların sonu, bir kamu kuruluşunun yemekli toplantısına büyükçe bir karpuz hediye getirildi. Kış mevsimi idi, belli ki hastalık ya da başka sebepler için geleneksel yöntemlerle özene bezene saklanmış bir karpuzdu.

İyi düşünülmüş bir jestti, herkesin de hoşuna gitti. Karpuzu getirene herkes teşekkür edip memnuniyetini dile getiriyordu. Biri sordu “Sizin köyden mi?” Karpuzu getiren tam “Evet” diyecekti ki başka bir ses duyuldu.

“Onların köyde karpuz yetişmez. ”Neden yetişmezmiş dercesine bir baktı, arkadaşı devam etti “Sizin köy bayır ya, biraz büyüyünce karpuzlar yuvarlanır, gider.” gülüştüler.

ORMANCININ ÇÖZÜMÜ

1970 yılı İnegöl’ü de etkileyen bir deprem olunca, Kütahya’nın ilçelerinden birinde görev yapan orman muhafaza memuru hemen memleketi İnegöl’e doğru yola çıktı. Kütahya, Eskişehir, Eskişehir’den ise İnegöl’de inmek üzere Bursa istikametine giden bir otobüse bindi.

Hesapladığı gibi olmadı, uyumuştu, uyandığında ise araba İnegöl’ü geçmiş, Eski Bursa Yolu üzeri Kazancı taraflarında ormanlık alanın yakınındaydılar. Üniformanın imtiyazı da olunca, muavine kızdı, söylendi, inmek istediğini söyledi. Şoför ve muavin özür dilediler. “Beyefendi inmeyin, bu saatte sizi kimse arabasına almaz. Biz sizi Bursa’dan bir arabaya bindirip gönderelim”

İnegöllü ikna olmadı, otobüsten indi. Saat 00.30 aylardan da mart, hava da soğuktu. İnegöl yönüne giden birkaç arabaya işaret etti ise de durmadılar. Saat 02.00 den sonra Bursa istikametine giden arabalara da işaret etmeye başladı onlar da durmadılar. Saat 02.30 olunca çevreden taş toplamaya başladı, topladığı taşları yola dizdi, beylik tabancasını çıkardı bir ağacın arkasına saklandı.

Gelen araba olursa mecburen duracaktı, öyle de oldu. İnegöl istikametine giden sebze meyve işi yapan bir İnegöllü kamyonetçi yola dizili taşları görünce yavaşladı, durdu. Elinde silahı ile orman muhafaza memurumuz arabaya yaklaştı, durumu anlattı. Kamyonettekiler haklı olarak korkmuştu, sonra hem meseleyi anladılar, İnegöl’e doğru yola koyuldular.

ORTAK BİR DİL OLMASA DA

Boşnak kökenli bir arkadaşımın verdiği örneği her zaman İnegöl’ü çok iyi anlatan örneklerden biri olarak görmüşümdür.

“Biz altmışlı yıllarda Esenköy’den indik annem Boşnakça’dan başka dil bilmezdi. Komşu bir teyzemiz vardı o da Gürcü’ceden başka dil bilmezdi. Ama birbirleri ile bir araya gelip saatlerce severek otururlardı.”

ORTAK KAMYON

İki İnegöllü arkadaş ortak kamyon almak istiyorlardı. Anlaşamadıkları tek konu, her ikisi de arabayı kendi üstüne senetleri arkadaşının üstüne yapmak istiyorlardı. Sonra tabii ki ortaklık olmadı.

ORTALAMA ZEKA

İnegöllü, çocuğunu dersaneye yazdırdı. Dönem dönem de uğruyor çocuğu hakkında dersane yetkililerinden bilgi edinmeye çalışıyordu.

Çocuğuna ilgisi hissedilmeyecek gibi değildi. Velinin ilgisinden memnun kalan dersane yetkilileri zamanla çocukla ilgili iddialı ifadeler kullanmaya başlayınca İnegöllü dayanamadı.

“Yahu yapmayın, ben de hanım da ortalama zekaya sahip insanlarız, çocuk için bana gaz verip durmayın.”

TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.