İstanbul’da lise eğitimi gören İnegöllü gencimiz insanların düşüncelerini okumaya merak sarmıştı. Bir gün yanından geçen tanımadığı bir yaşlı “Oğlum başkalarının düşüncelerini neden merak ediyorsun ki, kendi hayatını yaşamaya bak” deyince o konuyu bir daha aklına bile getiremedi.
İSHAKPAŞA CAMİSİ NEREDE?
İki İnegöllü, Hükümet önünde dikilmiş sohbet ediyorlardı. Yaşlıca biri yanlarına sokulup “İshakpaşa Camisini biliyor musunuz?” dedi. Amcamız adres soruyordu.
Birisi tam tarif etmek üzereydi ki, diğer arkadaşı “Bilmiyoruz.” deyince o da susmak zorunda kaldı. Hem kızarak hem de anlamaya çalışarak arkadaşına sordu.
“Oğlum adama niye cevap vermedin ki?” arkadaşı cevap verdi. “Sen anlamazsın, camiyi kim yaptı, ne zaman yaptı, niçin yaptı gibi sorular gelip de muhabbetimizi bozsun istemedim.”
İSTANBUL’DA İKİ İNEGÖLLÜ
İki arkadaş bir iş için İstanbul’daydılar. Yakın arkadaştılar ama birbirlerine pek benzemezlerdi. Biri oldukça aceleci, diğeri oldukça rahattı.
Dönüş için gemiye yetişme gayretindeydiler. “Arkadaşı canlan biraz, gemiyi kaçıracağız.” dedikçe diğeri “Kaçarsa kaçar, sonrakine bineriz.” cevabını veriyordu.
Böyle devam ederken aceleci olan ısrarlı davranınca rahat hareket eden İnegöllü sigarasını kızgınlıkla ilerideki arkadaşına doğru fırlattı, sigara da adamın birinin ensesine geldi.
Adam öfkeyle dönünce, “Bak ben değilim benim sigaram elimde.” diye öfkeli adama göstermeye çalışan aceleci İnegöllünün hali görülmeye değerdi.
İSTANBUL’DAKİ OTELCİ VE İNEGÖLLÜ
Kırklı yılların sonları, sabah İnegöl’e dönmeyi planlayan İnegöllü tüccar geceyi İstanbul’da bir otelde geçirir. Sabah uyandırılmayı arzu ettiği saati resepsiyona söyleyip, yattığı odanın kapısına da yazmasına rağmen uyandırılmamış dolayısı ile sabah ki gemiyi kaçırmıştı.
Aşağı indi otelin sahibi olduğunu düşündüğü kişiye “Böyle otelcilik olmaz” dedi. Yaşlı otelci de incinmiş olacak ki “Size satayım daha güzelini siz yapın” şeklinde cevap verdi. İki tarafın da çok etkilendiği belliydi.
İnegöllü, masadaki telefonu kullanmak istediğini söyledi. Babası hayatta değildi, annesini aradı. “Anne almak zorunda olduğum bir otel var, dayımlarla bir araya gelin ve akşamüzeri size tedarik etmeniz gereken parayı bildireceğim.”
İSTEKLER TORUNDANMIŞ
Doksanlı yıllar, yerel radyolar yayına yeni başlamış. İnsanımıza çok da sevimli gelmişti. Şarkı isteğinde bulunuyorsunuz, radyoda isminiz okunuyor ve sizin için şarkı çalınıyor. Radyodan şarkı isteğinde bulunarak bir dostunuzu ödüllendiriyorsunuz. Ya da aynı şekilde bir dostunuz sizi ödüllendiriyor.
Bu dönemin mağdurları da oluyordu. Altmışlı yaşlarda çarşı esnafı amcamız ismine yerel radyolardan sürekli şarkı istenildiğini duymuş çok üzülmüştü. Bir arkadaşı ya da yakınının kendisine şaka yaptığını düşünüyor bir anlam veremiyordu. Haftalarca sürdü ne yaptıysa çözüm bulamadı.
Sonunda radyodan şarkıları isteyen on yaşındaki kendi torunu çıktı. Art niyet yoktu, dede ile aynı adı taşıyan torun şarkıları kendisi için istiyordu, bundan haberi olmayan dede de kuruntu yapmıştı.
TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.