Salih Erol'un Köşe Yazısı

Her yıl Eylül’ün altısı: “Kurtuluş Bayramı”dır İnegöl, Yenişehir, Balıkesir için. Peki, kimden, neden, ne zaman ve nasıl bir kurtuluştur bu? Doğrusu, merak ediyorum: Acaba bu şehirlerimizde 2000 sonrasında doğmuş vatandaşlarımıza sorsak, kaçta kaçı bu sorulara doğru cevap verebilir?

Yeni kuşak (X, Y, Z.. her neyse) geçen yüzyılda ne yaşadığımızı eğer bilmiyorsa sorumluluk bizdedir. Biz derken eğitimcileri (en başta tarihçileri), yöneticileri, kurumları kastediyorum. Biliyorsa, bu da az önce saydıklarımın başarısı olarak kabul edilebilir o zaman.

Kazanılan o büyük başkomutanlık zaferinin hemen bir hafta ardından bugün (6 Eylül) İnegölümüzün Yunan işgalinden kurtuluşunun yüz birinci yıl dönümüdür. Düşünsenize, Yunan burayı beş defa işgal etmiş ve iki yıl kadar sürmüş bu. Aynı zamanda bu yıl Türkiye’nin cumhuriyet yönetimine resmen geçişinin de yüzüncü yılı oluyor. Geçtiğimiz sene İnegöl’ün kurtuluşunun yüzüncü yıldönümüydü. Peki, bu özel günlerin hatırına ne yapıldı, ne yapılıyor? Ona bakalım!

Geçen yıldaki kurtuluş programlarına baktığımızda İnegöl ve Yenişehir’de herhangi bir tarih panelinin, konferansının …ve benzeri faydalı bir tarih etkinliğinin yapıldığını hatırlamıyorum. Bu yıl da öyle. Madem kurtulmuşuz, neden kurtulduğumuzun bir önemi yok! O halde eğlenmemize bakalım!! Ver çoşkuyu, bastır parayı, getir şarkıcıyı, sabaha kadar eğlence!!! Hatta üç gün üç gece durmadan eğlenelim!!!

Bol ünlem işaretleriyle yazdığım cümleler, gerçeklikten kopuk alaycı ifadeler sanılmasın. Siz de benim gibi burada yaşıyorsanız, görüyorsunuzdur. Geçmişten ibret almak, onu kavramaya, sorgulamaya çalışmak yerine bazı günleri: “bayram” addedip abartılı eğlencelere vesile yapabiliyoruz; kurtuluş bayramlarında yaptıklarımız gibi.

E kardeşim ne var bunda? Bak, kurtulmuşuz işte! Eğlenmiyek mi yani? diyebilirsiniz.

Tabi ki eğlenin, abartmadan – faturaları kabartmadan, ölçüsünce..

Geçmişte neler yaşandı? Bunlardan nasıl sonuçlar çıkardık? Çıkarmalıyız?.. gibi konularda ufuk açıcı tarihsel, bilimsel,halka açık toplantılara da yer verin! Verin ki, kurtuluşun hakiki manasını, mahiyetini birazcık kavrayın. Küçücük bir Yunan nasıl oldu da bütün buralara geldi de iki yıl boyunca anamızı ağlattı? Buna sahiden bir kafa yoralım! Fena mı olur?

Yoksa, birtakım yerel yöneticilerimizin halkın hoşuna gitsin diye yerel bütçelerinin üstünde paraları üç – beş şarkıcıya vererek sözüm ona: “Kurtuluş şenlikleri” düzenlemesi bizi kurtarmaz.

Yakinen bildiğim iki örnek belediye üzerinden somut bir karşılaştırma yapacağım: İnegöl, yanı başındaki küçücük Yenişehir’in yarısı kadar para ancak saçıyor Kurtuluş bayramlarında. Maşallahı var bizim Yenişehir belediyesinin!

Geçen sene Muazzez Ersoy, Kıraç ve daha başka iki şarkıcı getirip dört gün dört gece eğlendirdi bizi! Ben eğlencenin böylesini epey zamandır görmedim (İnşallah epey zaman da görmem). On gün boyunca kasabadaki herkesin genzi havai fişek koktu. Milyonun üzerinde para harcandı. Madem kurtulmuşuz; bir de biber festivalimiz var, o halde eğlenelim, çok mu? Bu yıl da geçen seneki kadar şatafatlı olmasa da yine eğleneceğiz: Hakan Altun, Merve Özbey.. gibi şarkıcılarımız coşturacak bizi.

Kurtuluş neyin nesi? Neden, kimden, ne zaman, nasıl kurtulmuşuz…? Aman, boş ver tarihçi! Karıştırma oraları, katılacaksan karnavalimize, eğlencelerimize katıl, yoksa canımızı sıkma! diyebilir gazaba gelse yerel başkanlarımız. O yüzden bana müsaade; size iyi eğlenceler!

 

Not:

2017’de yine böyle bir kurtuluş vesilesiyle yazdığım şiirli yazımdan bir bölümle huzurunuzdan ayrılayım.

Masamın üzerinde iki şey duruyor:

1) Yenişehir Belediyesinin hemi de “uluslararası” altın biber festivali’nin davetiyesi. Bu yıl dördüncüsü düzenleniyor ve üç gün üç gece sürecek bol eğlenceli etkinlikler olacak.

2) Masamda duran ve tadımı, tuzumu kaçıran manşeti ile ikinci şey ise, gazetenin 26 Ağustos 2017 tarihli sayısı.

Biber Acıdı!” manşetinin altında bu yıl biber fiyatlarının elli – altmış kuruşa kadar düştüğünün haberi var.  Ortasında da kapı gibi Ziraat Odamızın başkanı Sadi’nin fotoğrafı ile çöküp kalmış bir üreticinin üzgün fotoğrafı yer alıyor. Bu tablo haliyle beni üzüntüye sevk ediyor. Çünkü biliyorum ki, hemen her sene o muhteşem biberimiz fiyat olarak yerlerde ve kimse de çıkıp, doğru-dürüst bir şey yapmıyor ama festivaller süper!

İşte bu tablo bana şimdi okuyacağınız şiiri yazdırmıştır. Buyurunuz lütfen!

BİBERİYE

Gel, sen asıl bundan haber ver!

Bu düzen adamı deli eder.

Kilosu sadece elli kuruşa biber

Üretici diyor ki: “Artık yeter!”

 

Ya da yap şöyle bir festival

Ahaliye ver mehteri öyle sal

Mehter kesmezse belki Mustafa Keser

Hasılat bibercinin değil amma

(Mustafa) Keser’in cebine hayli para girer.