Ben o zaman hiç beklemenize gerek yok, hemen köye gidin o vatandaşı gönderin dedim.Onlar da artık beklemeyip hemen yola koyuldular ve köye gittiler.Ben arabanın içinden çıkıp bir ağacın gölgesinde serinlemeye başladım.Hem dinleniyor hem de onları takip ediyordum.Ağbim ve komşular 20 dakika sonra köye varmışlardı.Aradan beş on dakika geçmişti ki köyden bir gencin bize doğru geldiğini gördüm ve bunun o komşunun arabadan anlayan tamirci akrabası olduğunu tahmin ettim ve sevindim.Genç on dakika sonra yanıma gelmişti.

Kısa bir tanışma faslından sonra genç önce bir arabayı dıştan inceledikten sonra hemen kaputu açtı ve motor kısmını her tarafı incelemeye başladı.Aküyü radyatörü bujileri inceledikten sonra bazı kabloları çıkardı tekrar taktı ve hepsinin iyice bir bezle temizledikten sonra direksiyona bizzat kendi oturdu ve kontağı ilk çevirmesiyle arabamız hemen çalışıverdi.Hem ben hem o çok sevinmiştik.Ona çok teşekkür edip arızanın nereden kaynaklandığını sorduğumda sıcaktan bazı kabloların esneyip gevşediğini ve az da olsa motorun hararet yaptığını belirtti.

Sonra da İnegöl e döndüğümde arabayı bir tamirciye götürüp bütün kabloların bir elden geçirmemi söyledi.Neyse  ki arabam çalışmış ve çabucak köye varmıştık.Ancak vakit nerdeyse ikindiyi bulmuştu.Kısa bir istirahattan sonra gittiğimiz komşumuz ve ev sahibiyle beraber hem dolaşmak ve hem de vakit geçirmek için önce köy içinde biraz dolaştıktan sonra köyün üstüne güzel bir tepeye çıktık.Buradan hem Uludağın etekleri hem de İnegöl kuş bakışı olarak çok net ve güzel görünüyordu.

Uludağın zirvesinde hiç erimeyen karları yine Uludağın eteklerinden doğup İnegölü besleyen her mevsim çağlayarak akan dereyi  , zirveye yakın uçsuz bucaksız  ormanları ve yeşilin her tonunu taşıyan köyün etrafında ki yeşilliği ve güzelim İnegöl ve ovasını ilk defa görmenin coşkusuyla bir saate yakın seyrettik ve temiz hava almış olduk.İyice etrafı seyrettikten sonra yavaş yavaş iftar saati de yaklaşmıştı.Tepeden ağır ağır  yürüyerek köyün içine ve misafir olduğumuz eve döndük.Hava güzel ve sıcak olduğu için evin içine değil dışarıda ki bahçeye sofrayı kurmuşlardı.

Temiz havanın da etkisiyle etrafa yayılan nefis yemek kokuları iştahımızı bir kat daha artırıyordu.Sofrada yok yoktu, çok güzel donatılmıştı.Ve hepsinden önemlisi de yiyeceğimiz her şey doğal ve bizzat köyde yetişen katışıksız gıdalardı. Nihayet dakikalar bitmiş iftar ezanı okunmuştu .Büyük bir iştah ve neşe içinde iftarı yaparken bir taraftan da sohbet ediyorduk.Ev sahibi yemekten sonra çay içmemizi, teraviyi orda kılmamızı ve hatta  misafir olup sahuru da yapıp ertesi gün İnegöl e dönmemizi söylemesine rağmen biz ısrarla yemekten sonra sadece çay içip  İnegöl e dönmeye ve teraviyi İnegöl de kılmayı istediğimizi söyledik..Nihayet yemeğimiz bitmiş birer bardak çay içmiştik.Bu arada köy öğretmeni hemşerimiz Fehmi hoca da gelmiş bizimle beraber İnegöl e gelmek istediğini söylemişti.

Ben ağbim komşum ve Hoca  bir an önce İnegöle dönmek istediğimizi söyleyince ev sahibi de artık ısrar etmekten vazgeçmişti.Köyden ayrılırken teravih saatine yarım saate yakın bir zaman vardı ve İnegöl e namaza rahatlıkla yetişebileceğimizi düşünüyorduk. Ağbim, komşumuz, Fehmi hoca ve komşumuzun kızı beş kişi arabaya doluştuk ve iftarı yaptığımız komşumuzun akrabasına teşekkür ettikten sonra köyden ayrıldık. Yalnız dönüş yolumuz gündüz geldiğimiz yoldan başka bir yoldu ve gündüz giderken hep yukarı Uludağa doğru rampa çıktığımız halde dönüş yolumuz tam tersi hep yokuş aşağı inecektik. (DEVAM EDECEK)

ASLAN TORUN