Mübarek Cuma günü, aynı safta bir araya gelen aziz müminler!

Bizi yaratan, yaşatan, türlü nimetlerle donatan Allah'a hamdü senalar olsun! O'nun habib-i edibi Muhammed Mustafa'ya salatü selam olsun! Resul-i Ekrem'in pak ve temiz aline, aziz ve kerim ashabına selam olsun! Barış ve esenlik dini İslam'a sımsıkı sarılan, etrafına huzur ve güven veren Müslüman gönüllere selam olsun!

Muhterem Müslümanlar!

Allah Resulü (s.a.s), emin belde Mekke'den esenlik diyarı Medine'ye hicret için yola çıktığında, Medineli Müslümanlar günlerce hasret ve heyecan içinde onu beklemişlerdi. Nihayet Sevgili Peygamberimizin şehre ulaştığı haberi duyulunca ahali büyük bir coşkuyla yollara döküldü. Herkesin gözü ve kulağı Peygamberimizde, onun mübarek ağzından dökülecek ilk sözlerde idi. Allah Resulü (s.a.s), o gün kalabalığa şöyle seslendi: "Ey insanlar! Selamı aranızda yayın, birbirinize yemek ikram edin, insanlar uykuda iken namaz kılın ki, selametle cennete giresiniz."[1]

Kıymetli Müminler!

"Selam", Rabbimizin esma-i hüsnasından biridir. Allah Teala, kullarını selamete eriştiren, onlara sağlık ve afiyet bahşedendir. Muhammed Mustafa (s.a.s), insanlığı tevhide ve adalete davet eden, Allah'a kulluk etmeye, güven ve huzuru hakim kılmaya, kardeşçe yaşamaya çağıran son peygamberdir. İslam, adı üzerinde, barış ve ebedi kurtuluş dinidir. Müslüman ise, elinden ve dilinden diğer insanların güvende olduğu kişidir.[2]

Değerli Müslümanlar!

Müminlerin birbirlerine "Selamün aleyküm", "Allah'ın selamı üzerinize olsun" diyerek seslendiği her an, selamın zengin anlam dünyası hayatımıza yansır. Mümin, imanından aldığı huzur ve güveni selam ile çevresine yayar ve iyi niyetlerini duaya döker.

Selam, kalabalıklar içinde kendi telaşına düşmüş, belki de birbirine yabancılaşmış insanları tanıştırır ve kaynaştırır. Bir dost selamı, yalnız olmadıklarını onlara hatırlatır. Kalpleri yumuşatır, kırgınlıkları ortadan kaldırır. Selam denizi coştuğunda gönüllerden kini giderir. Cennete ulaşan yolda, selam ile yayılan muhabbetin payı vardır. Nitekim Allah Resulü (s.a.s), şöyle buyurmaktadır: "İman etmedikçe Cennet'e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız."[3]

Muhterem Müslümanlar!

Mümin, kainattaki her varlıkla selam ve güven ilişkisi kurar; her işinde selam ve barış dili kullanır. Allah'ın selamını veren Müslüman, adeta bulunduğu yerde sözleriyle ve davranışlarıyla huzurun teminatı olur. Can yakmaz, gönül yıkmaz, kimseyi hakir görmez, kimsenin onur ve haysiyetini zedelemez, kaba ve kırıcı konuşmaz. Hasılı Müslüman'ın verdiği selam kuru bir sözden ibaret değil, bilakis mana ve maksadına uygun bir iyilik şiarıdır.

Aziz Müminler!

Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de bize şöyle hitap ediyor: "Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (yani İslam'a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır."[4]

O halde, en yakınlarımızdan başlamak üzere selamı yayalım ve tanımasak da selam verdiğimiz müminlerin sayısını artıralım. Bir huzur ve bereket duası olan selamın hakkını verelim. Varlığımızla bulunduğumuz her yere güven ve huzur taşıyalım. Selamımızla dillerden gönüllere kardeşlik bağları kuralım. Böylelikle misafiri olduğumuz fani dünyayı kavga ve ızdırap yurdu olmaktan çıkarıp sulh ve selamet yurdu haline getirelim.


[1] Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame, 42.

[2] Tirmizi, Îman, 12.

[3] Müslim, Îman, 93.

[4] Bakara, 2/208.

YAYINA HAZIRLAYAN

İSHAKPAŞA İMAM HATİBİ

MEHMET NURİ MEMİŞ