Dört İnegöllü İstanbul’dan İnegöl’e döneceklerdir. Yola çıkmadan önce karınlarını doyurmak için bir lokantaya uğrarlar. Köklü ve düzgün bir müesseseye de benzemektedir. Duvarın birinde de büyükçe siyah beyaz bir pehlivan fotoğrafı da dikkati çekmektedir.
Garson gelir siparişleri alır, gideceği sırada masadaki yaşlı amcamız sorar “Pehlivan sağ mı?” Garson cevap verir “Amca ben iki senedir burada çalışıyorum, Pehlivan amcamız yedi sene önce rahmetli olmuş.”, İnegöllü amcamız “Sağ ol oğlum” der garson da işine bakar.
Amcamız işin makarasındadır. Garsonun masaya geliş gidişlerinde masadakilere anlatır “Yetişmediniz siz, o nasıl pehlivandı bir bilseniz. Onun gibisi bu çayırlara zor gelir.” türünden laflar ederek garsonla ilişkiyi sıcak tutuyor bir yandan da neşeli neşeli yemek yiyorlardı.
Geleli yirmi dakika kadar olmuştu ki elli yaşlarında biri masaya yaklaştı, “Efendim hoş geldiniz. Garson söyledi, babamızın bir arkadaşı mekanımıza gelmiş, elinizi öpeyim.”
Yapacak bir şey yoktu görüştüler. Pehlivanın oğlu amcamıza ve masadakilere yakından tanımak amaçlı sorular sordu. Amcamız da uygun cevaplar vererek sohbeti sürdürdü, her şey de güzel gitti.
“Amca babamla hiç güreştiniz mi?” sorusuna amcamız “Oğlum babanın karşısına çıkmak öyle kolay mı? Biz babanın güreştiği çayırın ancak kenarında güreş tutardık.” deyince pehlivanın oğlu ağlayarak amcamıza sarıldı.
Birkaç dakika sonra İnegöllülerden biri “Yolcu yolunda gerek, biz hesabımızı ödeyelim.” deyince Pehlivanın oğlu “Olur mu öyle şey, duymamış olayım, babamızın bir arkadaşı mekanımıza gelmiş.” dedi ayrıldılar. Makara amaçlı başlayan sohbet beklenilmeyen boyuta varmıştı.
PİDELERİ EVE GÖTÜR
Yetmişli yılların başları, ramazan iftara doğru, dönemin belediye başkanı elinde pideler evine doğru gidiyor. Bir belediye personeline rastlar, sevinir. “Sana rastladığım iyi oldu, pideleri eve götürüver, benim halletmem gereken bir iş var iftara kadar onu halledeyim” der, ayrılırlar.
Başkan evine gider, pideler yok. İftarı bir şekilde hallederler. Ertesi gün personele sorar “Pideleri nereye götürdün?” “Eve” cevabını alır, ikisi de gülümserler.”Hadi bakalım, öyle olsun.”
RADYO TAMİRİ
Yetmişli yıllar, İnegöllünün asıl mesleği mobilyacılık olmakla birlikte radyo tamir etmeyi hobi edinmişti, fena da sayılmazdı. Tek bir sorun vardı o da tamir ettiği radyoları yeniden kutusuna sığdıramamak.
RAMAZAN BİTMEDEN BEN BİTECEĞİM
Muhabbetçiliği ile bilinen bir İnegöllüye sordular “Abi oruç var mı?” “Yok.” dedi İnegöllü, devam etti.
“Birinci günü tuttum iki kilo verdim, baktım ramazan bitmeden ben biteceğim o yüzden tutmuyorum.”
TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.