Amcamız 61 yaşında olup çocukluk yıllarında geçirdiği bir kaza neticesinde bir bacağı diğerinden kısa idi. Yıllarca yüksek tabanlı ayakkabılarla çözüm aradı. Bir yakınının yönlendirmesi ile İstanbul’daki bir üniversite hastanesinde bir aparat yaptırıldı.

Aparatın yapımı bitmişti. Yapımı yöneten öğretim üyesi, amcamıza aparatı takıp büroda dolaşmasını söyledi. Amcamız dolaştı, çok memnun kalmıştı. Yapım sürecinde bazı provalar da yapıldığı için hiç sıkıntı yoktu.

İki taraf da mutluydu. Amcamız sordu “Hocam ben bu aparatı kaç yıl kullanabilirim?” Hocamız biraz düşündü sonra da kıvana kıvana cevapladı “Yirmi beş yıl.” Amcamız “Yapma be hoca, desene en azından bir kere daha yaptırmamız gerekecek.”

OTOMOBİLDEN HÜSEYİN ALP İNERSE

Yetmişli yıllar, Ankara istikametinde giden, İnegöl’den de yolcu almış bir otobüs; Polatlı yakınlarında, hatalı olduğunu düşündüğü bir otomobile çok kızar ve otomobilin şoförüne öfkeli bir şekilde işaret ederek durmasını ister. Şoför de ileride otomobilini kenara çeker ve aşağıya inmeden bekler.

Otobüsü kenara çeken şoför ve muavin öfke ile koşarak otomobile ulaşırlar. Volkswagen, halk arasındaki söyleniş şekliyle kaplumbağa otomobil, fakat farklı bir durum sağda iki, solda bir kapısı vardır.

Bundan sonrası İnegöllü yolcu anlatıyor.“Şoförle muavin arabanın yanına varınca sanki biraz tuhaflaştılar. Sürücü inince otobüsteki biz yolcular da tuhaflaştık, içinden dev gibi bir adam indi”

Otomobilden inen İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi)’lü 2.15 boyundaki milli basketbolcu Hüseyin Alp’dir. Otomobili ise içi özel olarak tasarlanmış, sol taraf tek koltuk bir otomobildir. Ne ise hır gür olmadan araçlarına binip yola koyulurlar.Arabadaki yolculara da ilginç gelmiştir. Yaşlı bir yolcu muavine “Beyefendi çok şaşırmış bir haliniz vardı.” deyince muavin “Şaşırmak ne ki amca, vallahi çarpıldım zannettim.” diye cevap verdi

OTUZ ÜÇ’DEN OTUZ İKİ’YE DÜŞTÜK

Yetmişli yıllar bir siyasi partimiz büyükçe bir köyümüzden birkaç seçim peş peşe otuz üç oy alıyordu. Bir seçimde bu otuz iki’ye düşmüştü. İlçe yöneticileri şaka takıldılar “Öbür partiye kimi kaptırdık”.

Köylüler cevap verdi “Kimseyi kaptırmadık ağabey ama …. Hanımı öldü de ondan bir eksik çıktı”.

PANAYIRCI’NIN KIYAĞI

Seksenli yılların sonlarıydı, bir panayır-lunapark birkaç ay İnegöl’de kalmıştı. Uzun süre kalacakları için sıkıntı yaşamamak adına İnegöllü bitirim gençlerden de yanlarında çalıştırıyorlardı.

Lunaparkı dolaşan İnegöllü bir aile çocuklarını zincirli uçan salıncağa bindirdi, her şey güzeldi, eşi ile birlikte salıncaktaki çocuklarına el sallayarak vakit geçiriyorlardı.

Sanki, salıncağın durması gereken zaman gelmiş de durmuyordu. Görevliye bakındılar görevli de yoktu. Bir yere gitmiştir gelir herhalde diyecek oldular, gelen giden yoktu.

Salıncaktaki çocuklar da aşağıda ailelerde şaşkınlık içindeydiler. Ağlayanlar, panik içinde sağa sola koşanlar oldu. Beş dakikalık tur on beş dakikayı bulmuştu. Nihayet görevli geldi, cihazı durdurdu. Aileler kızıyorlardı ki görevli “ Bana tutunmayın ….. ağabey salıncakta yeğenlerim var kıyak yap dedi, ben de kıyak yaptım.”

TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.