Bazı dönemler, mevsimler, havanın bulutluğu ve açık olması, güneşli veya yağmurlu olması gibi birçok neden bizi hoşnut eden duygulara götürebilir veya tam tersi moralimizi bozabilir.

Anlam veremediğimiz bu duygu durumlarını çoğu zaman çevremizle paylaşırız " güneşli havaları çok severim, yağmurlu havalarda içime bir mutluluk gelir veya birden içim daraldı" gibi.

Bunun için çok güzel bir sözümüz var " zevkler ve renkler tartışılmaz" her insanın beğendiği, mutlu olduğu durumlar farklıdır, diyerek durumu izah edebiliriz. Peki, bu farklılıkların psikolojik bir anlamı olabilir mi?

Hikayeye biraz geriden başlayacağız, anne karnından. Bebeklik döneminde, anne karnındaki bebek tam bir denge halinde yaşar. Açlık durumu sürekli olarak dengede tutulur, ısı dengede tutulur ve bunun gibi ihtiyacı olan her şey tam bir denge halinde devam eder, ta ki doğuma kadar.

Doğumla birlikte bu mükemmel denge hali de son bulmuş olur. Bir bakıma anne karnında cennet gibi bir ortamdan, her şeyin dengede olduğu bir atmosferden doğumla birlikte kovulmuş ve dengenin sürekli bozulduğu cehenneme düşmüştür.

Artık bebek acıkmakta, altını kirletmekte, soğuktan, sıcaktan ve sesten ve kokulardan etkilenmektedir. Kısacası anne karnında her an dengede olan iç ve dış uyaranların dengesi bozulmuştur ve organizmanın bu noktada temel hedefi bozulan dengeyi tekrar kurmaya çalışmaktır. Bunu da sağlayabilmek için doğuştan getirdiği birtakım reflekslerini kullanarak (ağlama, emme)dış dünyaya haber verir ve tekrar dengeye ulaşmaya çalışır.

Bebeğin beslenmesi, altının temiz tutulması, ısı dengesi ve uygun ses ortamı gibi dengenin tekrar tesis edildiği ana eşlik eden ikincil uyaranlar, huzuru hatırlatıcı bir unsur olarak beyne kaydedilir.

Yani bir bebek annesi tarafından beslenirken, cehennemden cennete doğru bir yolculuğa çıkarken o esnadaki olup bitenler, odanın kokusu, sesi, çalınan müzik, nem oranı, ses tonu gibi tüm uyaranlar koşullu bir uyarak olarak beyne kaydedilir.

Hayatın ilerleyen evrelerinde, çoğunlukla bilemediğimiz, anlamlandıramadığımız bir şekilde belirli bir nem oranını tercih eden, belirli ısılardan hoşnutluk duyan, belirli bir ses tonunu tercih eden kısacası her şeyde zevkleri ve renkleri farklı insanlar oluruz. Muhtemelen zevklerimizin ve renklerimizin farklı olmasında bebeklik dönemindeki fizyolojik ihtiyaçlarımıza eşlik eden uyaranların etkisi yer almaktadır.

Aynı şekilde bu gün birtakım anlamsız korkularımızın, kaygılarımızın, çeşitli tarzlarda havadan, sesten, kokudan, müzikten rahatsız olmamızın temelinde de bebeklik dönemindeki dengenin bozulduğu anlara eşlik eden uyaranların etkisinin yer alabileceğini hatırda tutmak gerekir.

Klinik Psikolog Harun ÇOLAK

www.inegolpsikolog.com