Sınav günü geçmiş ve sonuçlar açıklanmıştı. Sayısal puanım tıp için yetmese bile sözel puanım istediğim edebiyat fakültesi için yetiyordu. Tercihlerimi gizlice yapmıştım. Bu zamanlarda hala yanımda olan tek kişi Zeynep'ti. Onun dışında herkes sınava tekrar hazırlanacağımı düşünüyordu. Sadece o biliyordu çoktan tercihlerimi yapıp üniversiteye yerleştiğimi. Babam bunu öğrendiği zaman bana 2 seçenek sunmuş ve şunları söylemişti: "Ya kalır, sınava tekrar hazırlanır ve tıp kazanırsın ya da gidersin ve artık 'ailem' diyebileceğin kişiler kalmaz."

Onlar doktor diye bende öyle olacağım diye bir kaide yoktu. Beni böyle kabul etmezlerse kendi kurallarımı koyup sadece bana ait olan hayatta yaşamaya başlardım. Ve öyle de oldu. Kendi kurallarım ile kendi yoluma gitmeye başladım. Zeynep'te polis olmak istiyordu fakat onun büyüdüğü yerde kız çocukları okutulmazmış. Kendinden 10 yaş büyük bir abisi var ve o da Zeynep'in okumasını istediği için ailesinden gizli lise sınavlarına sokmuş ve Bursa'da iyi puanlı bir liseyi kazanınca abisiyle beraber buraya,Bursa'ya, gelmişler.Abisi öğretmenmiş fakat atama yapamadığı için geçimini özel ders vererek ve dersi olmadığı zamanda ufak bir restorantta garsonluk yaparak sağlıyormuş.

Üniversiteler açılınca Zeynep ile beraber İstanbul'a geldik. O polis akademisini bense edebiyat fakültesini kazanmıştım. Beni destekleyen bir ailem olmadığı için geçimimi de kendim sağlamak zorundaydım. Hem okumuş hem çalışmıştım ve yazarlık yolunda emin adımlarla ilerliyordum. Kendime güveniyordum.

Zeynep bana güveniyordu ben Zeynep'e güveniyordum. Fakülteden birincilikle mezun olduktan sonra KPSS için hazırlanmış ve öğretmen olarak mezun olmuştum. İlk görevime Van'da bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olarak başladım. Zeynep akademiden komiser muavini olarak başarıyla mezun olmuş ve göreve başlamıştı. Yıllar sonra(5 yıl) nihayet tekrar İstanbul'da bir araya gelmiştik. Bu 5 yıl içinde güzel ve zahmetli uğraşlar sonucu ilk kitabım yayımlanmıştı. İlk kitabın yayımlanmasından 1 sene sonra ikinci kitabımı yayımlamıştım.

3. Kitabımdan sonra yazarlık camiasında biraz da olsa ünlenmeye başlamıştım.

Ve şimdi buradayım. Yıllardır beklediğim bu sahnede... Memleketime geri dönmüş ve benim gibi gençler için ne olursa olsun hayallerinin peşinden gidip mutlu olacakları şeyleri yapmalarını söyleyen bir konferansın konuşmacısıyım. Onlara kendi hikayemi anlatmadım. Bunu herkes yapabilir. Onlara; karanlıkta kimsesiz kalsalar bile korkup geri adım atmamalarını, söyledim.

Sonuçta yüksekten korkup uçamayınca ne anlamı kalır kanatlarının olmasının? Son cümlelerimi de söylemeye başladım: Başarısızlığa uğrarsanız korkmamanız gerekir. Sonuçta ayağa kalkmak için önce düşmeye ihtiyacınız var. Siz yeter ki pes etmeyin. Ve gençler, şunu sakın unutmayın: Her insanın kendi fikri, kendine özgü düşüncesi vardır. Hepsi birbirinden farklıdır. Hayatta aynı anda herkesi mutlu edemezsiniz bu yüzden tek amacınız kendinizi mutlu etmek olsun.

Sahneden indim ve beni bekleyen eşimin yanına gidip ona sarıldım. "Teşekkür ederim Zeynep. Bana güvendiğin için..." O da bana sarıldı. "Teşekkür ederim Akif. Pes etmediğin için..."

Ona gülümsedim ve elini tutup bina çıkışına yönlendirdim. Şimdi ise gidiyorduk. Nereye mi? Aramızı düzeltmemiz gereken birer ailemiz var.

Aslıhan ÖNDER

Zeki Konukoğlu Lisesi 11/D 859