Bilindiği üzere Türk-İslam geleneğinde ata ve ecdada saygı esastır. Geçmiş nesillerden intikal eden değerlere sahip çıkmak ve onlara yeni değerler katarak gelecek kuşaklara aktarmak, kültür zenginliğine ulaşmanın en önemli yollarından biridir.

Toplumlar, ancak kültür zenginliği içinde kendi kimliklerini koruyabilir ve de insanlık camiasına üstün değerler sunabilirler. Aksi takdirde yozlaşma veya yobazlaşma, kaçınılmaz olur.

Konuya, bu açıdan yaklaşıldığında insanlar, geçmiş ile gelecek ara sında köprü oluşturmayı hedef almalı ve her sosyal olayı, kendi şartları içinde değerlendirmeli ve bu tür olaylara karşı duyarlı olmalıdır.

Objektif olarak yaklaşıldığında görülecektir ki bazı sosyal olaylar, dini nitelik taşımasına karşın dini içerik ve nitelik taşıyan bazı olayların da sosyal yönünün bulunduğu görülecektir.

İşte dede kutlamalarında ve pilav günlerinde de bu tür içerik ve niteliklerin, iç içe yaşandığını görmekteyiz. Bu esaslar göz önünde bulundurularak yapılacak merasimler, şölenler ve gösteriler, bir anlam ifade eder ve de kültür zenginliğine yol açar. Aksi takdirde, toplumlarda kültür yozlaşmasına yol açılmış olur. Çünkü altı yüz yıllık bir imparatorluk bakiyesini bünyesinde yaşatan yöremiz insanı için bu, bir kaos olur.

Mutlu bir gelecek için hem coğrafi değerler hem kültürel değerler dikkate alınacak ve çağdaş bir perspektiften bakılarak insani ve de İslami değerler ön plana çıkarıldığında hem gelişmenin ve hem de değişmenin anahtarı elde edilmiş olacaktır. Şu kadar var ki -halk tabiriyle söylemek gerekirse turşu da yenecektir, baklava da... Ancak, bunların servisi, hiç bir zaman aynı tabakta yapılmamalıdır.

Bu nedenle kanaatimizce en doğru yaklaşım,"dede kutlamalar"ını ve "pilav günleri"ni bu çerçevede değerlendirmek gerekecektir. Asırlardan beri halkımız arasında en geniş çapta kutlamaya vesile olan hıdrellez kutlamalarıdır; bu tür kutlamaları kısaca görelim:

HIDERLEZ KUTLAMALARI:Bu sözcük, Hızır ve İlyas kelimelerinin birleştirilmesindenoluşmuştur. Türk-İslam geleneğinde geniş uygulama alanı bulmuşolan hıderlez kutlamaları, ilkbaharda yapılır. Tabiatta görülen uyanmayı ve 21 Mart günü gece-gündüz arasında kurulduğu izlenen denge ve eşitliği temsil eder. Aynı zamanda Türkler tarafından, bir ara kullanılmış olan Celali Takvimi'nin de başlangıcı kabul edilir.

Hıderlez kutlamalarında esas prensip, devamlı yaşanılan ev ve köy gibi yerleşim alanlarından, geçici olarak- uzaklaşmak, tenezzüh ve piknik yerlerinde buluşarak yiyecek ve içecekleri paylaşmak., geleceği temsil eden genç kız ve erkeklerin-olgunların gözetimindefolklorik etkinliklere katılımını sağlamaktır. Bunun için Anadolu'da büyük yerleşim alanlarının yakın civarında hıdırlık adıyla mesire alanları düzenlenmiştir.

Çocukluğumda köy gençleri ile birlikte yakınımızda bulunan Oylat Kaplıcaları sahasında hıderlez şenlikleri'ne katıldığım zamanları, canlı bir hatıra olarak hala yaşamaktayım. Türk-İslam geleneğinde -özellikle köy bazında- Hızır ve İlyas kültü, derin bir inanıştır. Yüce Allah tarafından verilmesi ön görülen rızıkların, Hızır ve İlyas eliyle bereket şeklinde dağıtıldığına inanılır.

Dilekleri simgeleyen bazı eşya, hıderlez gecesinde bahçedeki güllerin dibine gömülür. Çünkü gül kavramı, Hz. Peygamber'in simgesidir. Köylerde tarla sınırları belirlenirken; bereket dağıtmak üzere; birlikte tarlaları dolaştıklarına inanılan Hızır ve İlyas'ın rahat yürümelerini sağlamak için sınırlar, geniş tutulur. Bunun tabii sonucu olarak, köylerde sınır kavgalarının ortadan kalkması hedeflenmiş olur