Hikayemiz, Yunan İşgali günleri ilçemiz Esenköy de geçiyor. Hikayeyi bana anlatan İnegöl Bosna Hersek Derneği eski başkanlarından, benim de çocukluk arkadaşım Nevzat Sert.

Hikayenin kahramanı ve Nevzat Sert'e anlatan da bugün için hayatta olmayan 1909 doğumlu babaannesi Emine Sert.

Esenköy Yuhak Bölgesi üst mahalle'de (bugün için yerleşim yokmuş) yaşayan ailemiz, sıkıntılı savaş koşullarında yaşamını sürdürme gayretindedir.

İşgal günlerinde Yunanlılar Yeniceköy'de bir birlik bulunduruyorlarmış. O birlik ile Yeniceköy ve çevresindeki köyleri de kontrol etmeye çalışırlarmış. Yunan askerleri bazen birkaç asker bazen tekli olarak çevre köyleri de dolaşmaya çıktıkları olurmuş.

Halk o zamanlarda evlerine ya da kuytu köşelere çekilir, ortalıkta gözükmemeye çalışarak kendilerini güvenceye alırlarmış. İlk günler çok fazla sıkıntı da yaşamamışlar.

O günlerden birinde, Esenköy Yuhak Bölgesi'nde evinin bahçesindeki fırınında ekmek yapan Boşnak aileye bir Yunan askeri yaklaşmış, biraz Türkçe biraz da işaret diliyle karnının çok aç olduğunu işaret etmiş ve "Allah rızası için biraz ekmek" demiş.

Aile'de bir Yunan askeri ile ilk defa o kadar yakınlaşmış olmanın gerginliği içinde kendilerine söylenileni anlamaya çalışmışlar. Anlayınca da evin babası kendileri için yaptıkları fırındaki pogaça (buğday ekmeği)'nın yarısını Yunan askerine vermiş, askerde memnuniyetini ifade ederek oradan ayrılmış.

Zamanla ilişkiler daha da gerginleşmiş, baskınlar yaşayan, bu baskınlarda önemli zararlar gören Yunanlılar, bölgenin ormanlık olmasından dolayı Türk çetecileri takipte zorlanırlar, dolayısı ile de çetecilere duydukları öfkeyi çevre köylerin halkına zulüm ederek çıkarırlarmış.

Böyle bir günde Esenköy Halkını köydeki camiye toplamışlar, döverek, hakaretler ederek çeteciler hakkında bilgi toplamaya çalışıyorlarmış.

Askerlerden biri o dönem 11 yaşında bir çocuk olan Emine Teyze ve ailesini kalabalığın içinden ayırmış, bağıra çağıra ormanlık alana doğru götürmeye başlamış. Aile de olanı biteni anlamadan, şaşkın ve çaresiz Yunan askerine riayet etmek zorunda kalmışlar.

Onları daha da şaşırtan, kendilerine böyle davranan askerin üç-dört ay önce kendilerinden ekmek isteyen asker olmasıymış. Aralarında konuşarak olan biteni anlamaya, korku ve şaşkınlıklarını gidermeye çalışıyorlarmış.

Köyden ormana doğru 500 metre gibi uzaklaşılınca askerin tavrı değişmiş ve ailemize, arkadaşlarıma sizi öldüreceğimi söyledim öyle aldım demiş, havaya birkaç el ateş etmiş.

"Bizim köydeki işimiz iki saatten fazla sürer, o sürede ormanda saklanın daha sonra köye inersiniz" diyerek yanlarından ayrılmış.

Yunanlıların bölgemizde neler yaptıklarını iyi bildiğimden, tekil bir olayda olsa paylaşayım istedim