Salih Erol'un Köşe Yazısı
Yıllar önce: “Kayacıklı Abdi” başlıklı bir yazı yazmıştım. Daha hayatının baharını yaşayamadan, on dokuz yaşında vefat etmiş bir insanı anlatmıştım, özel bir mektubundan yola çıkarak. O yazıda tarihçiliğimle ilgili şöyle bir iddiada bulunuyorum: “Orhan Veli şiirde neyse, ben de tarihte aynısıyım. Ne demek bu? Şu demek efendim: Nasıl ki, Orhan Veli sıradan kişileri ve durumları şiirinin başına yerleştirmişse ben de tarihçiliğimin başına sıradan adamları ve küçük olayları yerleştiririm. “Büyük adam”larla ve olaylarla pek işim olmaz. Sultan Süleyman’dan ziyâde herhangi bir Süleyman Efendi daha çok ilgimi çeker...”. Bu arada yazının tamamını okumak isteyenler şu bağlantıda bulabilirler: https://www.belgeseltarih.com/kayacikli-abdi/
Yukarıda bahsettiğim tarihçilik iddiam ya da duruşum hâlen devam ediyor. Yâni benim önceliğim çoğu kişinin zıddınadır ve sıradan insanı daha çok ön plana çıkarma taraftarıyım. Tabi, elinizde yeterli, anlamlı belgeler, ipuçları varsa normal halktan biri hakkında yazmak çok daha keyiflidir bana göre.
O halde bugünkü yazımızda İnegöl’de cereyan etmiş birkaç sıradan hadise ve insandan bahsedelim.
Mehmet’in oğlu Ali, bundan yüz elli sene evvel (1850’lerde – 60’larda) yaşayan, kendi halinde, küçük bir tüccardı. Aslen dağlı olan Ali, Koğacık Köyü ahalisindendir. Burası günümüzde Keles’e bağlı Kocakovacık diye adlandırılır. 1860’larda Uludağ’da tek bir ilçe vardı, o da Atranos Kazası’ydı. Günümüzde Atranos’un resmî adı Orhaneli’dir. Keles ve Harmancık’ın ilçe olmaları Cumhuriyetten sonradır.
İşte, bizim Ali’nin köyü Koğacık, o zamanlar, Atranos Kazası’na bağlı bir köydü. Ali, bin bir zahmetle dağı aşar, dolaşır ve Bursa’ya İnegöl’e gelir gider; alış veriş yapardı. 1869 senesinin Haziran ayının son haftasında tüccar Mehmet oğlu Ali, İnegöl’e gelir. Getirdiği mallarını satar ve yeni mallar alarak dağa doğru yola çıkar.
Ali ve yanındaki iki kişi, 30 Haziran 1869 Çarşamba günü İnegöl’ün Viran Köyü’ne varırlar. Şimdi, İnegöllülere sorsak: “Bu Viran Köyü neresidir?” diye muhtemelen sorumuz cevapsız kalacaktır. Çünkü şu an bu isimde bir yer yoktur. Ben de merak edip araştırdım ve gördüm ki, Viran, Ören demektir. Viran Köyü de şimdiki İsaören’dir. İsaören Köyü’nü hepimiz biliriz.
Tüccar Ali olayına geri dönecek olursak, bir trajedi ile karşılaşırız. Şöyle ki: Ali ve iki adamı İsaören (Viran) Köyü civarında bir ceviz ağacının altında mola verir, dinlenirler. Daha gidecek uzun yolları ve tırmanacak koca bir dağ vardır. Aslında hava sıcaktır ve bizim küçük tüccar kafilesi ağır yüklerin altında yorulmuştur. Onun için iyi dinlenip güç toplamaları lâzımdır.
Ancak işler umulduğu gibi gitmez; hava birden bozulur; gök gürültüsüyle şimşekler çakar ve takdir-i İlâhî bu yâ, gökten düşen yıldırım ateşi Mehmet oğlu Ali’ye isabet eder. Ali oracıkta ölür; yanındaki iki kişi yaralanır. Koğacık Köyü’nden bir aile babasız kalır. Ali’den günümüze kalan şey ise artık nâdir arşivlerde bulunabilen bir gazetenin küçük haberi ile bizim şimdi yazdığımız bu yazıdır. Mevlâ, rahmet eyleye!
Hüdavendigar Gazetesi’nin 3 Temmuz 1869 tarihli sayısının 2. Sayfasında “İnegöl’den Tahrirat” başlığı altındaki haber metni şöyledir:
“Cenâb-ı Hakk cümleyi muhafaza etsin. Atranos kazasına tabi Koğacık karyesi sâkinlerinden olup li-ecl-i ticaret bu tarafa gelmiş olan Mehmet oğlu Ali geçen Çarşamba günü saat on bir raddelerinde İnegöl’e tabi Viran karyesi civarında bir ceviz ağacı altında oturmakta iken sâika isabetle derhal vefat etmiş ve iki nefer refikinin dahi tesirinden hasta bulunduğu tahkik edilmiştir”.