Dünya bir güçlüler ve ıskarta toplumlar dünyası görünümü içinde bugün...Bu öyle bir virüs ki, kimin içine girse onda bir şeytan üretiyor. O artık çevresine, sadece istismar etme, kullanma, ne pahasına olursa olsun güçlenme, gerekirse yok etme arzusu ile bakıyor. Her insan, diğeri için potansiyel bir yok edici haline geliyor bu düzen içinde...

Düşen eziliyor bu sistemde, düşen batıyor. Kurtlukta düşeni yemek kanundur çünkü. Ve kapitalist düzenin mantığı Thomas Hobbes'un belirlediği mantıktır: "Homo homini lupus- insan insanın kurdudur."

Aslında bu düzen, Darvin'in tüm varoluşu yorumlamak için geliştirdiği tabii seleksiyon teorisinin sosyal hayata yansımasıdır. Darvin, varoluşun özünde bir mücadele bulunduğunu ve ancak güçlü olanın, hızlı olanın yaşayabileceğini söylüyor. Hayatta kalanların bu mücadelede "yenenler" olduğu görüşünde Darvin... Faydacılığın (pragmatizm) öncüsü Thomas Hobbes, tabii seleksiyon (doğal seçme) teorisinin savunucusu Darvin ve kapitalizmin babası olarak bilinen Adam Smith'in teorilerinin harmanlanmasıyla ortaya pragmatist-kapitalist mantık çıkıyor. Ve o mantık bugün, en şaşaalı dönemini yaşıyor. Nerdeyse dünyanın hakim düzeni haline gelmiş. İşte toplumları ezenler ve ezilenler, güçlüler ve ıskartalar, hakimler ve mahkumlar diye sınıflandıran düzen bu düzen... Güçlünün payına hükmetmek, sömürmek, ezmek, zayıfın payına ise paryalık düşüyor.

Bu mantık içinde insanı sınırlayan üstün bir değer yok. Thomas Hobbes, insanı insanın kurdu haline getirmenin önüne insan aklının geçeceğini, akli çözümün de insanları korku içinde tutacak bir güç oluşturmak olduğunu söylüyor. Darvin'in böyle bir kaygısı da yok. O, "kural bu" demiş ve adeta kuralı tartışma dışına çıkarmış. Adam Smith ise kendi çıkarını düşünen insanın "görünmeyen bir el" tarafından kendi bilgisi ve iradesi dışında toplumun ortak çıkarını geliştirmeye yöneltileceğini söylemiş. Hep, kaypak yaklaşımlar...Kapitalizmin hakim değer haline geldiği toplumlarda gerçek ortada: Herkes herkesi yeme amacında...Sonuçta toplum, bir güçlüler ve ıskartalar toplumu haline geliyor...

Kapitalizm, nefsin, hevanın putlaştırıldığı düzenin adıdır. Evet, insanda bir nefis ve heva gerçeği vardır. Ve Yaratıcı, insana, hevasını dizginlemeyi, nefsini terbiye etmeyi öğütlüyor. Bunu yapacak olan da Hobbes'un dediği gibi nefsin-hevanın emrine verilmiş bir akıl ve Smith'in dediği gibi mevhum bir "görünmez el" değildir. Aksine, terbiye edilmiş, kılavuzunu bulmuş bir aklın, nefsi dizginlemesidir. O kılavuz vahiydir. Allah'ın insan için belirlediği ölçülerdir.

Allah insanı hayvandan ayırıyor. Hayvanlar arasındaki başına buyrukluğu, gücü gücü yetene düzenini ya da orman kanununu layık görmüyor insana. Ona akıl diye farklı bir meleke vermiş ve onu terbiye etmek üzere ölçüler koymuş. İnsanın yüreğine, insana karşı sevgi koymuş. Onun için anne çocuğuna güç mantığı içinde değil, rahmetle bakıyor. Eşler birbirine öyle, devlet toplumuna öyle, toplumun üyeleri öyle, genelde insan insana karşı öyle... İnsan tüm davranışlarından dolayı sorumlu kılınmış. İnsan soyunun en zayıf üyesi bile ıskarta mantığı içinde ele alınmamış. Yalnız insan soyu değil, hayvan bile, eşya bile belirli bir sorumlulukla değerlendirilmiş. Rahmet ile, şefkat ile...

Bu külli vahiy nizaminin adı İslam'dır. Kapitalizm kurtlar düzeni, İslam rahmet düzenidir.