Ertuğrul Gazi, Karakeçili Aşireti'nin reisi olarak bu aşireti, Dicle-Fırat Havzası'ndan Kuzeybatı Anadolu'da yer alan Sakarya Havzası'na taşımış ve bu coğrafyada Söğüt merkez olmak üzere aşiretine bir yurt sağlamıştır.

Ertuğrul Gazi'nin, soy-kütüğü açısından Oğuzların Kayı-Boyu'na mensup olduğu kesindir. Gerek şifahi geleneğin ve gerekse Osman ve Orhan Gazi adına bastırılan sikke/madeni paralarda bunu görmekteyiz.

Babasının Gündüz Alp olduğu da kesindir. Ancak: hem Selçukilerde hem Danişmend oğullarında ve hatta İlhanlılarda örneklerini gördüğümüz şekilde İslami geleneğe uygun olarak Gündüz Alp,Süleyman Şah adını almış ve bu isimle şöhret bulmuştur.

Hiç şüphesiz, bu ismi alırken, Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın adından esinlenilmiş olunabilir. Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğlu olan ve Haçlı ordularına kan kusturan Sultan I. Kılıçaslan dahi babasının adı ile şöhret bulmak istemiş ve "Süleyman Şah" adıyla tarihi belgelere geçmiştir.

Bu nedenle, Ertuğrul Gazi'nin babası, Gündüz Alp'in, Süleyman Şah adını alması ve bu isimle şöhret bulması yadırganacak bir durum değildir.

Ertuğrul Gazi'nin annesi, Hayme-Ana diye şöhret bulmuştur. Kocası Gündüz Alp'i Caber Kalesi civarına defnettikten sonra oğulları ile birlikte O da yurt edinme serüvenine katılmış, oğullarından Ertuğrul ve Dündar'ı tercih ederek Erzurum-Pasinler'den kalkmış, Söğüt ve Domaniç coğrafyasına gelmiştir. Uzun yıllar burada yaşadıktan sonra bir yayla dönüşü, Domaniç-Çarşamba Köyünün kurulduğu yerde vefat eylemiş, vasiyeti gereği, buraya defnedilmiştir.

Onun kabri de -tıpkı- eşi Gündüz Alp/ Süleyman Şah adına, Caber Kalesi civarında yapılan Mezar- Türbe gibi ziyaretgah olarak kullanılmıştır. Başta Karakeçili Aşireti olmak üzere bütün Oğuz boylarına mensup aşiretler, bu ziyaretlerini günümüzde bile hala devam ettirmektedirler.

Ertuğrul Gazi, hayatının -takriben- kırk yılını Ahlat çevresinde geçirmiştir. Çünkü 1071 Malazgirt Meydan Savaş'ından sonra, Oğuz boyları -özellikle- Kayı Boyu'na mensup aşiretler, Dicle ve Fırat Havzası'nı yerleşim alanı olarak seçmişlerdir.

Yönetim açısından da bazan Ahlat merkezli Sökmenoğulları'nı, bazan da Mardin merkezli Artukoğulları'nı seçmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti'ne ikbal ve yükselme devrini yaşatan Sultan I. Alaaddin Keykubad'ın hükümdar olduğu dönemde Erzurum Pasinler'den hareket edilerek batıya göç edilmiş ve iki aşamalı olarak Söğüt- Domaniç coğrafyasına gelinerek yerleşilmiştir.

1230 ve 1231 yıllarında gerçekleştirilen askeri bir harekat sonunda elde edilen yeni yurtlarında Ertuğrul Gazi, elli yılı aşkın bir süre yaşamıştır. 1281 yılında öldüğünde de -bileğinin gücüyle alarak- yurt edindiği Söğüt'e defnedilmiştir.

Ertuğrul Gazi'nin yeni yurdundaki pozisyonunu, şu benzetme ile daha iyi açıklamış oluruz: Ertuğrul Gazi, Söğüt Kasabası'na oturmuş, yüzünü batıya yöneltmiş, bir ayağını Domaniç Dağları'na diğer ayağını da Cebel-i Ermeniye adı verilen Ahi Dağına uzatmış bir adam görünümündedir. İki ayağı arasında İnegöl Ovası yer almakta ve de buranın Bizanslı yöneticisi Aya-Nikola bulunmaktadır. (DEVAM EDECEK)