Coğrafi Keşifler sonrası dünyayı sömüren, milyonları katleden batı dünyayı 400 yıldır zulümle yönetiyor. 18.asırda İngiltere'de başlayıp Avrupa'ya sirayet eden Sanayi İnkılabı ile makineleşme yani sanayileşme başlayınca sömürgenlik daha da arttı. Batı hem zulmedip çalıyor, hem çalışıp satıyor ve güçleniyordu.Ve bu gücü dünyayı cehenneme çevirmek için kullanıyordu/kullanıyor.

Madalyonun öteki yüzü; peki biz ne yapıyorduk, okumuyor ve üretmiyorduk, zayıflıyorduk. Osmanlı'nın bir türlü istenen sanayileşme hamlesini yapamaması, devleti ekonomik olarak zayıflatan en önemli unsurlardan biriydi.

Zayıflayan ekonomiye kalıcı çözümler üretemediği için, geçici çözüm olarak borçlanmaya başlayan Osmanlı, alınan borçları üretim ekonomisi için kullanamayıp çarçur edince, bir süre sonra borçları ödeyemez duruma gelmiş ve Avrupalı alacaklı devletlerin ekonomik sömürgesi haline gelmişti.

Osmanlı için geçerli olan bu sanayileşememe ve borç batağı durumu büyük oranda diğer Avrupa dışı devletler ve Müslüman devletler için de geçerliydi.Temelde, zalime karşı zayıflamanın sebebi "oku" mamaktı.Zira "oku"mayan toplumlarda bilgi birikimi ve bilim ilerlemez, bilimin olmadığı yerde ise sanayi, teknoloji, icat gibi çağdaş gelişmeler yaşanamazdı.Buna bağlı olarak zayıf kalıp güçlü devletlere "kuyruk" olursunuz, onların sömürgesi olursunuz.Onların vereceği eski teknolojilere mahkum olup, olduğunuz yerde sayarsınız. Kaynaklarınızı onların şirketlerine kaptırır, paranızı onların bankalarına yatırır, onların bankalarından yüksek faizle borç alır ve herşeyinizle borç aldıklarınızın güdümüne girersiniz.Ardından sizi iç sorunlarla uğraştırıp, bölüp, işgal de ederler.

Bu kısır döngüden kurtulmak için, daha adil bir dünya kurmak için; "oku" malı, çağın en ileri teknolojilerine sahip olmalısınız, kendi kaynaklarınızı kendiniz değerlendirebilmelisiniz.

Emperyalist şirketlerin daha çok kazanmasını sağlayan "tüketim çılgınlığı" tuzağına düşmeden, ihtiyacınız kadar tüketmeli, ayağınızı yorganınıza göre uzatmalısınız. Bunu basarmak için, emperyalist düzenin tetikçisi ve bekçisi olan medyayı doğru kullanmalısınız.

Sömürgenlerin "böl-parçala-yut" taktiğini etkisiz hale getirmek için, birlik olmalısınız.Türk birliği, İslam birliği hatta tüm mazlum milletlerin birliği için çalışmalısınız.Mesela mevcut dünya sistemine karşı, "Dünya 5'ten büyüktür" gibi itirazlar yapmalısınız.

Ürettiğiniz savunma sanayi ürünlerini de kullanıp, SÖMÜRGECİLERİN GİZLİ ORDULARI OLAN TERÖR ÖRGÜTLERİNİ etkisiz hale getirmelisiniz.Mesela ülkeyi bölmeye çalışan, emperyalist perin çocukları olan PKK, Fetö gibi örgütleri ve destekçilerinin tepesinden inmemelisiniz.

Bunları yaparken milli değerlerinizi de korumalısınız. Eğer sizi siz yapan değerlerin yerine, "çağdaşlık maskesi" ile pazarlanan ve "egemenlerin medyası" ile zihinlere yerleştirilen batılı hayat tarzını koyarsanız, batının gönüllü askerleri olursunuz ve onlara mahkum kalırsınız.O zaman onların zulüm düzeninin, bilerek yada bilmeyerek figüranı olursunuz.

"Oku" yan, düşünen, sorgulayan, ülküsü-hayalleri olan nesiller yetiştirmek ise, tüm bunları başarmak için ön koşuldur.Bu nedenle aileden eğitim kurumlarına, devletten medyaya kadar herkese sorumluluklar düşmektedir.Örneğin, çocuklarımızı medyaya evlatlık vermeyerek işe başlayabiliriz.Yani, tüm vakitlerini telefonla, bilgisayarla geçirmelerine engel olabiliriz, teknolojiyi faydalı amaçlarla kullanmaları için hem örnek hem rehber olabiliriz.Böylece hem şeytani hayat felsefesine kapılmalarına fırsat vermemiş hemde, zamanlarını faydalı şeylere ayırmalarını sağlamış oluruz.

Hülasa, herkesin gücü ve imkanı oranında üstüne düşeni yapması gerekiyor. Sömürü, kan, işgal, terör, ahlaki çöküntü bataklığındaki dünyayı değiştirmek için şikayet etmek çözüm değil çabalamak çözümdür.En azından bu yolda çabalayanlara destek olmak gerekir.Veya hiç değilse çabalayanlara köstek olmamak gerekir.Yaptıklarımızla milyarlarca insanın kaderinin, gelecek asırların dünyasının şekillenmesine etki ediyoruz kendi çapımızda.Ya zulme ya adalete hizmet ediyor her amelimiz.Bu anlamda yaptıklarımızın sorumluluğu büyüktür.Düşünelim, "oku"yalım, araştıralım ki safımızı doğru belirleyelim.Doğru saftaki her insan sayısı, adil bir dünya düzenine atılan sağlam bir adım demektir.