Asıl adı Adela...17 Haziran 1930'da doğdu. Tiyatro oyuncusu Amelya ve komedyen Naşit, kızlarına Adela adını uygun gördü... Avrupalı rengarenk bir kelebek türü de böyle anılır. Gerçekten de renkli bir kelebek olacaktı Adela.

Annesi Amelya, Ermeni kökenli bir annenin ve Rum kökenli bir babanın kızıydı... Dedesi Kemani Yorgo Efendi, anneannesi de meşhur kantocularından Küçük Verjin'di. Ne çıkar oyuncudan başka böyle bir aileden? O da sahnenin yolunu tuttu, tozunu yuttu. Düşünün, 14 yaşında çıktı tiyatro sahnesine ilk. Sayısız film yaptı, ünlendi...Ona rağmen utangaçlığı ve mütevazılığı hep baki kaldı...

Tiyatro oyuncusu Ziya Keskiner ile 1950'de evlendi...İki yıl sonra Ahmet dünyaya geldi. Ahmet'in eve kattığı mutluluk bir süre sonra gölgelendi. Kalbinde sorunla doğmuştu çocuk, ameliyat olması gerekiyordu. Ancak bu ameliyat o yıllarda sadece ABD'de mümkündü. İki oyuncuda bunu karşılayacak para ne gezer? Eşleri, dostları seferber oldu.Denkleştirdiler parayı. Çocuğu alıp götürdüler...Ancak umulduğu gibi olmadı, masada kaldı çocuk. Gülüşüyle dağı taşı titreten kadın işte o çocuğun annesidir.

Kendini tiyatroya, sinemaya ve çocuklara adadı o da. Ödüller aldı. Halkın belleğinde silinmez izler bıraktı. Türkiye karanlık yıllarına yaklaşıyordu. Tek kanallı siyah beyaz devlet televizyonunda nasıl olduysa ona da yer açtılar..."Uykudan Önce" çocuklara masallar anlatması isteniyordu. Her gece evinde fotoğrafını bağrına basarak oğluna anlattığı masalları bundan sonra beyaz camdan bütün çocuklarına anlatacaktı...

Bu kadar anne olabilmesi belki de anneliğinin bir annenin başına gelebilecek en büyük felaketle sonuçlanmasındandı... Hem bir kuşaktan bütün çocukların hem de yeşil perdenin "annesi" olmayı başardı. 1985'te ''Yılın Annesi'' seçildi. Bana kalırsa bütün yılların annesidir hala...1987'de 57 yaşında öldü. Geride sade bir gülüş bıraktı...Gülüşü gülden güzel bir kadındır nihayetinde. Hababam Sınıfı'nın hademe Hafize'si, Neşeli Günler'in inatçı Saadet'idir...Siz onu Adile Naşit olarak biliyorsunuz...Cennet mekanı olsun...

NE OLDU BİZE?

Eskiden.. Bizden 1-2 yaş büyüklerimize abi diyecek kadar saygılıydık. Su küçüğün söz büyüğündü her zaman.. Küfür etmeyi bile bilmezdik çoğu zaman.. Kızarma gibi özelliğimiz vardı. Utanma duygusu ile büyüdük biz.. Sevgilmiz yoktu ama sevenlerimiz vardı. Belli eden bi hareket yaptı mı oooo anlayalım lafı çıkardı koro gibi herkesin ağzından aynı anda.

Erkeklerle kızlar toplandığında yakar top oynardı. Yine de centilmen adamdık biz yakmazdık bile bile kızları.. Amacımız kötü olmadı hiç bi zaman.. Karnımız acıkırdı öğle vakti güneşin altında " anneeee salçalı ekmek yap " derdik.. Kapının önüne gelirdi ekmeğimiz. Bakkaldan Oylat Gazozu alırdık bazen , veresiye defterine yazdırırdık.Babamın haberi var abi nidalarıyla.. Dudağımız patlardı , kimse dayak mı yedin demezdi o zamanlar.. Çünkü kimse kimseye zarar vermezdi.

Ya düşmüşüzdür ya da top gelmiştir.. Her hafta dizimizde yara olurdu , kabuk tutardı. Soyması da bi zevk , kaşıması da bi zevkti.. Cillilerimiz vardı , bazıları erken kalkar inerdi sokağa biz o " çıt, çıt " sesiyle uyanırdık.. Bi kaybettik mi , oturur ağlardık kimi zaman gitti " kafalık cillim " diye.. Zor bulurduk hepsini dağıtacak "kaflik" cilliyi.Bisiklete biner hava atardık arkadaşlara. En kötü hareketimiz , bisiklete pompa eşliğinde havalı korna yapmaktı belkide. Gürültü yapardık , arka lastiğe sıkıştırırdık pet şişeyi motosiklet havası katardık. Yeni dökülmüş asfaltın üstünde çıplak ayak koşmanın zevkini yaşadık biz ! Sonunda zenci ayağımız olsa da..

Bizim için en büyük mutluluk , " Akıllı Bıdık ve Sevimli Kahramanlar "bitti zannederken arkasına yeniden bir bölüm başlamasıydı belkide.. Oturur izlerdik.Biz iyiydik , güzeldik.. " N'oldu bize " diye sormak bile , tüm bunları yaşayanlarda bi kaç göz yaşına sebep olur belki.. Çünkü içimiz de hala o çocukluğumuz ve anılarımız var...