Can kımılgan bir temmuz gecesiydi
Ay ışığı sızıyordu ıssız pencerenden
Saf sarı altın saçlarını görmüştüm,
Hilal dökümlü perdelerin ardından
Tam karşı da arkadaşlarla ayakta dururken
Adeta, Peri kızı misali odandan bakarken!
Masum bakışların yakıyordu derinden!
Kalbim doğuyordu gecenin rahminden!
Bedenim taş kesiliyordu sevincimden!
Tüller suskundu ve bembeyaz durgun
Çaresizliğin ay yeşil gözlerindeyken
Ömrüm eksiliyordu sensiz geleceğimden
Ah! İçime ektiğim yaban gülüm
Uzak diyarlarda ki garip düşüm!
Gecenin yalazında yıldızlara tutunurken
Evinde odana düştün birden, gurbetten
İçinde feryadın büyüktü biliyorum
Yıpranmıştın, Kırık kanatlarını çırparken
Kafesteki kus misaliydin şimdi anlıyorum!
Al beni buralardan diyordu gözlerin
Eminim titrek ve ürkekti sesin!
Beton soğuk duvarlardı senin evin!
Gençtim bir deli yürektim o zaman
Senin sevdandı damarımda akan kan!
Hiç aklımdan çıkmıyordun ki her an!
İlk heyecanımdın sen, ilk kara sevdam!
Bir temmuz ayı daha geçti ömrümden
Yoksun yine, sensiz meltemler bile öksüz
Gecenin alaca karanlığında bir kez göğe bak!
Orada kalbimi gördüğünde hasretinle yak!
Ey! Uzak diyarların boynu bükük çiçeği
Kirpiklerime dolandı hep sensizlik ipliği
Bilmem ki hangi sokak, hangi şehirdesin?
Kimbilir hangi yabancı tendesin?
Hüzünlü fon müziği ile yazıyorum seni
Elbet Bir gün öğreneceksin şairliğimi!
Her temmuz ayı bekliyorum gözlerini!