Ali Ziya Yılmaz yazdı

Dal keser gibi gözlerim

Keskin bir bıçak nasıl yaralarsa öyle!

Şimdi, yine maziye bakıyorum zamanı yırtar gibi

Gün kopmuş, gece kırılmış yıldızların ellerinde kan var!

Gurbet şehri seni,

Nasılda savurmuş pişmanlıklarının tam üstüne

Hiç üzülme, düşme sakın aklından bana

Kapatma yüzünü, yüzleş ihanet kokan nefesinle

Aşır, yemyeşil gözlerini karanlık sokaklarından

Zaman öldürecek düşkün sesini

Nasıl sevmişim ki senin gibi birisini?

An dursaydı, bakmasaydım gözlerine

Nasıl inandım gökyüzüne bulanmış sözlerine?

Aklar düşünce gövdeme

Düşmüyorsun artık, güneşle kavrulmuş gölgeme

Ey üstünden kara bulutlar geçmiş Turnalar!

İhanet edince bir kere, söyleyin o vefasız yâre

Yerle bir oldu, zirvesinde beklediğim dağlar

Hasretimle yığıldı kaldı, öylece duruyor eski kaldırımlar!

Baş keser gibi ümitlerim

İdama mahkûm olmuş biri nasılsa öyle!

Şimdi, ölüme bakıyorum son nefesi bırakır gibi

Gün kopmuş, gece kırılmış yıldızların ellerinde kan var!

İhanet öldürmüş seni

Nasılda savurmuş kefenliklerinin tam üstüne

Hiç üzülme, düşme sakın gönlünden bana

Süzme sözünü, yüzleş ihanet kokan düşlerinle

Düşür, yemyeşil gözlerini güneşin balçıklarından

Cemreler öldürecek cılız gölgeni

Nasıl sevmişim ki senin gibi birisini?

An donsaydı, takılmasaydım kirpiklerine

Nasıl güvendim karanfil serpilmiş kişiliğine?

Çiğ düşünce göğsüme

İnmiyorsun artık, hasretle kavrulmuş kalbime 

Ey içinden kara bulutlar geçmiş yağmurlar!

İhanet edince bir kere, söyleyin o vefasız yâre

Yerle bir oldu, üzerinde beklediğim kayalar

İçimde dipsiz bir kuyu oldu, öylece duruyor uçurumlar!